Wednesday, December 15, 2010

Facebook'u asmaya hazir misiniz?

Wall Street Journal Gazetesi ayda bir kere cok guzel bir dergi cikariyor. WSJ Magazine. Son sayisinda Disney'in eski CEO'su Michael Eisner'la bir roportaj var. Social Media'nin geldigi nokta ele aliniyor.

"Bu yeni medya akimina dahil olmamak icin magara adami ya da tekerlekli sandalyede dusunme yetegini kaybetmis, agzindan salyalar akan biri olmaniz gerekiyor" diyor Michael Eisner. "Daha medya degisiminin 3. perdesine bile ulastigimizdan emin degilim. Hatta sanirim sadece giris kismindayiz"  diye de ekliyor. Yani yasadigimiz degisim, gelecekte yasayacagimizin sadece baslangici niteliginde ama daha simdiden epey degistik.

Turkiye'de pek hissettigimiz yok bu radikal degisimin sinyallerini zira yillardir gundemimiz baska "onemli" konularla dolu. Dogru duzgun Facebook'tan baska bir sey kullandigimiz yok. Kaldi ki onu da parti davetleri, kisisel guncellemeler, arkadas dedikodulari ve eglenceli, ilginc videolar icin kullaniyor gibiyiz.

Facebook demisken de hemen belirteyim, hala gunde 700,000'e yakin yeni uye alan bu ag dunyanin 4. en kalabalik ulkesi olmus ve 3. olmaya da cok yakin.

1. Cin
2. Hindistan
3. ABD
4. Facebook

Cin'i gecememesinin tek sebebi de Facebook'un orada yasak olmasiymis, yoksa coktan dunyanin en kalabalik "ulkesi" sifatini almisti. Turkiye'nin hali de hic fena sayilmaz bu yeni "dunya ulkesi"nde. Avrupa Birligi'ne giremedik ama Facebook'ta 4. siradayiz. (Patron tabiki Amerika) Turkiye nufusunun kacta kaci internete baglanabilmistir bilemiyorum ama acikca goruluyor  ki, baglantisi olan herkesin bir de Facebook hesabi var. Bu gercekten buyuk basari. Ama lutfen unutmayin, Social Media sadece Facebook'tan ibaret degil.

          
 
Tipik bir New Yorklu'nun gunluk hayatinda social media'yi nasil kullandigina dair birkac ornek vereyim mesela.

1. New York'lu acikti, yemek yemek istiyor. Dolabi bos. Zaten dolu olsa da vakti cok kiymetli yemekle falan ugrasamaz. Cikariyor cep telefonunu, o saatte, onun bulundugu cevrede, istedigi fiyat araliginda, istedigi dunya mutfagini seciyor. Mekanin yerini ve oraya nasil gidecegini cozuyor. Sonra resimlerine bakiyor, menusunu inceliyor. Simdi sira bu deneyimin en muhim asamasinda, baskalarinin neler dedigi. Soyle bir goz gezdiriyor o mekan hakkinda insanlarin neler dedigine, yemeklere, dekora, servise kac puan verdiklerine. Her seyden memnun kalirsa eger, cat bir baska sosyal medya aracindan da rezervasyonunu yaptiriyor. Herhangi bir numara aramasina gerek yok, telefon mesgul mu, acan kisi sabirli mi beni sonuna kadar dinler mi ya da zihni acik mi dediklerimi kelimesi kelimesine anlar mi dertleri yok, masasi hazir. Ha o restorandan memnun kalmadi mi? Sorun yok, gidebilecegi 40-50 restoran daha var. Onlardan gozune kestirdigi bir tanesini arastirir hemencecik. Nasil olsa tum surec 2-3 dk suruyor sadece.

2. Ya da ogrenci bu New York'lu. Restoranlarla iliskisi, girip yemek yemek uzerine degil; girip yemekleri servis etmek uzerine kurulu henuz. O yuzden de evde yemek yemesi lazim. Ama dedik ya, dolabi bos. (Tum New York'lularin dolabi bos) Cikariyor hemen cep telefonunu, hangi marketler kaca kadar acik, eve servis var mi varsa ucretli mi degil mi, hazir yemek cesitleri genis mi yoksa sadece ozel gourmet yiyecekler mi satiyor; peki ya fiyat araliklari ne, sarap reyonu sadece o geceyi kurtaracak kadar mi buyuk yoksa ozel bir parti vermek istedigi zaman da o marketin o sarap reyonuna guvenebilir mi (Yilbasi yakin malum, evde parti planlari yapsa iyi olur artik) vs vs. Sonsuz soru sorabilir bu New York'lu ve hepsine de bir cevap bulur. Guzel, eve market alisverisini de yapti.

3. Sonra cok calisiyor, yoruluyor New York'lu. Tatile gitmek istiyor, kafasinda birkac yer var gitmeyi dusundugu. Nasil secim yapacak? Butcesini neye gore ayarlayacak? Rezervasyonlarini nasil yaptiracak? Ne bir tatil acentasina ihtiyaci var ne de eskiden oldugu gibi arkadaslarindan, ailesinden duydugu, denenmis, bilindik yerlere gitme zorunlulugu. Cunku o dunyanin her yerini avucunun ici gibi biliyor aslinda. En yakin arkadasinin Rio de Janeiro'nun merkeze uzak, gitmeyi cok istedigi o spa otelinde hic kalmamis olmasi onemli degil.  Dunyada en az 500 kisi kalmistir orada ve ona neler dusundugunu soylemistir. Tek yapmasi gereken nereye bakacagini bilmek. 

3 alan saydim sadece ve yazi ne kadar uzadi simdiden. Daha 30 tane sayabilirim halbuki. Tum bu anlattiklarim tuketiciye hizmet ve urun saglayan diger tum sektorler icin de gecerli. Buyuk alisveris merkezleri, kucuk ozel butikler, elektronik magazalari, kitapcilar, hatta kitaplarin kendisi, dergiler, makaleler, kose yazilari, eczaneler, super marketler, hastaneler, emlakcilar, dekorasyon hizmetleri, sanat galerileri, muzeler, sinemalar, konser alanlari, muzisyenler, albumler, unluler, unsuzler, stadyumlar, evcil haycan bakicilari, oteller, ucus firmalari, araba kiralama firmalari...Liste uzun.

Herkes ve her sey artik sosyal alanda, tum dunyanin erisimine acik. Herkes artik SAYDAM bir hizmet veriyor. Herkesin ne yaptigi ve bunun icin ne kadar ucret istedigi acik ve net ortada. Tum bilgiler tuketicinin elinin altinda. Boyle bir ortamda kotu hizmet verenin  ya da bu sosyal medya aginin icinde yer almayanlarin hayatta kalmasi pek mumkun degil.

Bu isin tuketim kismiydi. Bir de uretim boyutu var. Sistem boyle, tuketici olabilmek icin uretici de olmaniz gerek. Yani bir isiniz olmali. Nasil siz is ararken tum seceneklerinizi masaya yatiriyor, tum olasi sirketleri inceleyip onlar hakkinda bilgi ediniyorsaniz, burada da sirketler  ayni seyi sizin icin yapiyor. 

Evet universite bitirmis, guzel. Evet master da yapmis. Ustune bir de bu alanda dolu staji var. Ne kadar guzel ama yeterli degil. Bunlari zaten o ise basvurmus diger 2000 kisi de yapmis. Rekabet cok acimasiz. CV'niz calismak icin olup bittiginiz o sirketin Insan Kaynaklari Muduru'nun masasina ulasmadan, yari yolda kagit ogutucude dogranip yeniden donusume gonderilmek uzere cope atilmis olabilir. Neden mi? Cunku sosyal medya aglarinda aktif degilsiniz. Linkedin'den bihabersiniz, dogru duzgun kimseyi tanimiyorsunuz, nerelerde gezdiginiz, hangi konserleri dinlediginiz, hangi yemekleri sevdiginiz, ne kadar kulturlu, ne kadar donanimli bir insan oldugunuzu dunyayla paylasmamissiniz. Tuh, halbuki ne de iyi anlarsiniz tum o islerden. Neyse artik, bir dahaki is basvurusunda tutar belki.

Tutar mi gercekten?

Asla! Siz kendinizi dunyaya anlatmadan dunya sizin sesinizi duymayacaktir.

New York her konuda oldugu gibi bu konuda da acik, esnek ve kivrak. Ben yapmam, ben denemem. Ne ugrasacagim. Bir Facebook var iste yeter. Yok ozel hayatim. Yok korkarim paylasamam, annem gorur, babam kizar yok! YOK! Kimsenin kapisi siki siki kapali degil. Herkes acik.

Ustune ustluk simdiyi yasagidi kadar ileriyi de dusunuyor surekli. Bugun restoranimi sectim, cok da guzel bir ise girdim. Yarin ne yapabilirim? Tum dunyadaki ilesitimi yogunlastirmak, sinirlari kaldirmak, onerilerimi tum dunyaya sunmak ve bana sunulanlardan da yararlanabilmek icin daha ne yapabilirim sorulari var aklinda.

Yani Social Media'nin gercekten sinirlari yok, asla da olmayacak. Bu uluslararasi bir devrimdir! Cag degismistir. Onumuzdeki 10-20 yil icinde dunyada social media kullanmayan aktif tuketici kalmayacaktir. Bildigimiz, alistigimiz tum tuketim sekilleri yerini bu yeni ve ac karinca ordulari hizinda ilerleyen akima birakacaktir. Peki biz niye sadece Facebook'la yatip, Facebook'la kalkalim?..

Yine kafanizi sisirdim, artik bitireyim ama sizden de bir ricam olsun.

Bu yazinin ardindan Facebook'a girmek yerine, yuzlerce social media kanalindan birini secin ve onu da kullanmaya baslayin. Turkiye'de aktif olarak kullanilip kullanilmamasi onemli degil. Supheci ya da onyargili olmayin, acik olun. Siz bilin, siz orada olun. Daha cok kanal, daha cok paylasim demektir. Yaraticiliginizi serbest birakin, sinirlarin disina cikin ve lutfen buyuk dusunun.

Kim bilir belki de Facebook'tan sonra kullanacagimiz aracin mucidi siz olacaksiniz!




Duygu

No comments:

Post a Comment