Monday, February 20, 2012

Vajina Monologlari The Vagina Monologues


VAJINA

Herkesin kolay kolay dile getiremedigi bir kelime. Hatta yil 2012 olmasina ragmen hala pek cok ulkede birakin  dile getirmeyi, akla getirilmesinin bile ayip varsayildigi bir kelime. Bundan tam 16 yil once, 1996'da Eve Ensler'in oyununa The Vagina Monologues adini secmis olmasi sanirim tam da bu sebepten kaynaklaniyordu. Tabulari mi yikacagiz? Oyleyse işe isimden başlayalim ve adini The Vagina Monologues koyalim; yani Vajina Monologlari.

Izninizle baştan anlatayim.

Bilkent'te okumuş olmasina ragmen benim ancak New York'ta tanişma şansi elde edebildigim ve cok sevdigim bir arkadaşim var. Ismi Ege Maltepe; tiyatro oyuncusu. 

http://www.egemaltepe.com

Ege'yi cok sevmemin iki sebebi var. Ilki elbette yurtdisinda Turkiye'yi temsil eden genc bir sanatci olarak elde ettigi başarilar. Ardi arkasi kesilmeyen sayisiz projede rol almasinin yaninda ayni zamanda tiyatro yazarligi ve yonetmenligi yapiyor. Oyunu araciligiyla New Yorklulara Turk kahvesini tanitiyor. Hem de dansozlere, kebaplara bogulmus, son derece eksik ve hatta yanlis resmedilen Ortadogu ulkesi Turkiye imaji uzerinden yapmiyor bu isi. Sadece Istandul'dan Erzurum'a kadar hepimizin icine işlemiş Turk kahvesine duydugumuz sevgiyi ve beraberinde yasattigimiz kulturu ogretiyor New Yorklu'ya. Hic de cekici ve hatta gercekci  bile olamayan, cirkin tanitim kampanyalarina oluk oluk para akitan turizm yetkilileri Ege'nin oyununu izlese de gercek tanitmanin nasil ancak ogretme yoluyla yapilabilecegini gorse azicik.

Tum bunlari basaran bir insani ben elbette severim ama Ege'yi sevmeme asil sebep beni icine surukledigi proje.

Bir gun işteyim, her zamanki gibi işiyle dunyalari kurtardigini sanan zavalli patronumun istedigi finansal raporlari hazirliyorum; ekranda aniden bir email kutucugu belirdi. Bir baktim Ege'den. Ah dedim yine bir proje peşinde bizimki, beni de cagiriyor. Elbette dunyayi kurtarma eylemime derhal ara verip maili okumaya koyuldum. Mesaj Ege'nin bu sene ikinci defa yonetmenligini yapacagi Vajina Monologlari adli bir oyunla ilgiliydi; bu oyunun aslinda dunya capinda kadinlara ve kiz cocuklarina karsi uygulanan şiddeti sona erdirmek amacli bir proje oldugunu ve bugune kadar bu yolda cok fazla para toplandigini; onumuzdeki Pazar bu seneki oyunun New York ayagi icin secmelerin yapilacagini detaylica anlatiyor ve benim katilmak isteyip istemeyecegimi soruyordu.

Bense Vajina Monologlari kismini okudugum anda kararimi vermiştim zaten.

Derhal cevap attim:

"Ben varim. Pazar gorusuruz."

Her ne kadar derhal o gun oturup bunlari burada yazmak istediysem de, konunun onemini hak ettigi kadar iyi vurgulayabilmek icin önce biraz gözlem yapmaliydim. O Pazardan bugune neredeyse 1.5 ay gecti; umarim bu projeyi ve onun sayesinde yasadiklarimi sizlere en dogru sekilde aktarabilecek kadar özümseyebilmişimdir.

8 Ocak
Seçmeler

Dişarida hava soguk ve rüzgarli ama neyse ki sadece 6-7 blok gitmem gerekiyor. Kisa mesafe yürümüş olmama ragmen burnumda durmayi reddeden sümükler toplu intihar eylemine başlamiş, ellerimse kucuk birer buz kalibi halini almişti. Kafamda neden bu seçmelerin bir kiliside yapildigi sorusu hala yanit beklerken (Sonradan ogreniyorum ki burasi transeksuel, homoseksuel ve lezbiyenlere kapisi her zaman acik olan, pazarlari dini ayinler yerine caz konserleri duzenlenen, mahalle cocuklarinin egitimi icin haftasonu kurslari organize edilen, yani geleneksel dini uygulamalar disinda her seyin yapildigi bir yer.) bir anda kendimi "kilise"nin gorkemli girisinde buldum. Bir suredir hemen onumden yurumekte olan siyah fötr şapkali, kisa ama atletik yapili kadin da aynen benim gibi kilisiye girmeye yoneldi. Gülümseyip kapiyi actim. Sonradan adinin Claudia oldugunu ogrendigim bu kucuk kadin carpici bir Meksika aksaniyla tesekkur edip, "Siz de mi seçmeler için geldiniz" diye sordu. Belli ki New York bana yine cok-uluslu bir deneyim daha hazirlamişti.


Cladia 10 yil once PhD icin New York'a geliyor ve pek cok insan gibi o da bu sehre kurban giderek bir daha ulkesine donmuyor. Ama o da tipki pek cok New Yorklu gibi ulkesi icin iyi isler yapmadan duramiyor. PhD konusu Meksida'nin kucuk bir alanindan toplu halde Amerika'ya göç etmis lokal bir topluluk ve onlarin olusturdugu sosyal yapilasma. 10 yildir kendini 100-200 kisiden meydana gelen bir gruba adamis Claudia bugun arastirmaci kimligini degil kadin kimligini getirmis yaninda.


Ben Claudia'nin da videoda dedigi gibi, bir kadin olarak, kadinlarla birlikte, kadinlar icin oradayiz diye dusunurken bir anda O'nun sesini duyarak irkildim ve ne kadar kucuk dusundugumu fark ettim.


Ismi Lorelei. Irlanda kokenli bir Amerikali. Felicity Huffman'in En Iyi Kadin Oyuncu dalinda Oscar'a aday gosterildigi, 2005 yapimi Transamerica filminden firlamis bir karakter gibi.




Sesi cok gür ve boyu cok uzun ama hareketleri, cumleleri, kendini taşiyişi o kadar dişi ki insana yumuşacik geliyor Lorelei, kendinizi yaninda iyi hissediyorsunuz. Her hareketinizde sizi eleştirmeye hazir bakan gozleri yok onun ya da arkanizi dondugunuz anda dedikodunuzu yapacak biri degil. Kisacasi toplumun bozamadigi bir ruha sahip. Onun deyimiyle bir tek bedeni yanlis verilmis ama onu da kendisi duzeltmiş zaten. Hicbirimizden en ufak bir eksigi olmadigi gibi cesaretiyle fazlasina sahip olan Lorelei, Vajina Monologlari'nin sesine kendi sesini katip, onu biraz daha gürlestirecegi icin hepimiz ona minnettariz.

Bir de Erin var tabi. Oyunun ikinci yonetmeni. Tam zamanli is olaraksa ABC News Now gibi unlu ve onemli bir televizyon programinin yonetmenligini yapiyor. Kendisi biseksüel. Bir gün evinde sohbet ederken, son derece siradan bir tavirla "Eski karimla gittigimiz favori restoranlardan biriydi..." gibi bir cümle kurmasiyla ogreniyorum bu durumu. Bana normal gelen ve en az onun kadar hic üzerinde durmadigim bu cümlecik gruptan bir diger Amerikalinin ilgisini cekiyor ve o da utanmadan lafini bolüp soruyor; "Pardon anlamadim, kimle birlikte gittigimiz dedin?"

"Eski karimla." diye cevap veriyor Erin yine ayni siradan ses tonuyla. Erin suan bir Misirliyla birlikte. (cinsiyeti: erkek) Ondan once de Italyan, Kolombiya ve simdi hatirlayamadigim birkac milliyette adamla daha birlikte olmuş. Yani ceşitliligi seviyor Erin. Her anlamda. Yonetmenligini yapmayi sectigi oyundan da acikca belli ediyor bu durum kendisini. Bu oyunda toplam 28 kadin rol aliyor; her biri farkli bir etnik kokenden, farkli bir gecmisten. Gencliginde akla gelebilecek tum cilginliklari yapmis, simdi 60'li yaslarinda olmasina ragmen asla ne yogasindan ne de sosyal aktivitelerinden geri kalmayan "über cool" teyzemizden tutun da 20 yasinda üniversite yasaminin insana hissettirdigi ozgürlük ve kendini arayis doneminde neye saldiracagini bilemeyen, deneyim açı, genç bir kiza kadar her yastan ve her telden kadin mevcut bu 28 kisi arasinda.

Madem kendimi tutamadim tek tek oyunculari anlatmaya koyuldum o zaman Deborah'dan bahsetmemek olmaz. Deborah grubumuzun lideri. Ben ilk defa bu sene bu ise kalkismis olabilirim ama Deb her sene farkli kadinlarin eklenip kartopu etkisi yaratarak buyumesine yardimci oldugu bu hareketin New York ayaginin yillardir liderligini yapiyor. Uzun boylu, incecik, cok alimli bir kadin. Ama insani carpan ilk ozelligi akici ve otoriter olmasina ragmen bir o kadar da koruyucu ve sakinlestirici konusma tarzi. Vagina Monologues gibi pek cok alanda, farkli projelerle ugrasiyor. Kadin maneviyati ve kisiotesi psikoloji alanlarinda terapi hizmeti sunuyor. Sadece psikolog deyip gecmek cok eksik kaliyor ama illa kisaca anlatmam gerekirse o bir toplumsal yardim ve iyilestirme elcisi. Ayni zamanda oyunumuzda "yasaksiz militan biseksüel inleme" sesini cikaran karakter.

Aslinda biraz da oyunun iceriginden bahsetmeliyim cunku gercekten cok ilginc hikayeler var ama once her seyi baslatan kadindan bahsetmek zorundayim.

Eve Ensler

Oyunun yazari, bu uluslararasi hareketin başı, kucuk yasta babasinin tecavuzune ugramis ve belki de bu sayede milyonlarca kadinin hayat kalitesinin yukselmesine yardimci olmus, ustune bir de kanser atlatmis. Kimilerine gore o bir super kahraman. Bana goreyse dogru olani yapmaya asla üşenmemiş, cok önemli, örnek bir kadin. Tam bir toplum lideri. Korkusuz, sınırsız, kabına sıgmayan ve sizin de icinde yasadiginiz kaptan kurtulmaniz icin mücadele eden bir kadin.

1996'da ilk versiyonunu yazdigi The Vagina Monologues aslinda arkadaslariyla cinsellik, cinsel kimlik ve deneyimler uzerine yaptigi sohbetlerin birbirinden degisik hikayeleri gün isigina cikarmasiyla basliyor ve bir noktada Eve kendini 200 kadar kadinla roportaj yapmis halde buluyor. Vajinalara ve hikayelerine hayranligiyla baslayan bu proje kadina karsi siddeti tum dunyada sonlandirmaya kararli sosyal bir harekete donusuyor ve bugune kadar 48 dile cevriliyor; 140'tan fazla ulkede sahne aliyor ve 80 Milyon Dolarin uzerinde yardim amacli bagis toplaniyor. Bu paralarla Afrika'da vahset boyutlarini almis kadin sunneti uygulamalariyla mücadele ediliyor.

Bu arada bakiniz kadin sunneti: kadinlarin klitorislerinin ve hatta cogu zaman vajinalarinin disarida kalan kisminin tamaminin daha 7-8 yasinda anestezi vb tibbi onlemler alinmadan vahsice, insanlik disi bir sekilde kesilerek yok edilmesi. Bazi yerel kulturlerde vajina kesildikten sonra geriye kalan acik yara idrar ve menstürasyon ihtiyaclarini gidermek amacli kucucuk bir delik birakilarak cuval diker gibi yeniden dikiliyor. Amac: 13 ila 17 yas arasinda evlendirilecek olan bu kiz cocuklarina gerdek gecesinde kocasinin gelip yarayi yeniden keserek acacagi ana kadar kimsenin yaklasamamasi, tabi eger kiz cocugu o yasa kadar hayatta kalabilmisse. Ilgilenenler varsa gercek hikayeleri daha detayli bir bicimde V-Day: Until Violance Stops isimli filmde bulabilir ve hatta bu filmi su linkten satin alabilir:

http://www.docurama.com/docurama/v-day-until-the-violence-stops

Kadin sunneti konusunda verilen mucadelenin yani sira savas bolgelerinde tecavuze ugrayan kadinlara yardim ediliyor; egitimler duzenleniyor, zor durumlarda yasamini surduren kadinlara once insan, sonra da kadin olduklari hatirlatiliyor.


Asagidaki linkte V-Day orgutu ve bu orgutun tum dunyada yaptiklariyla ilgili pek cok bilgiye ulasabilirsiniz ve hatta siz de bu harekete dahil olmak; pasif bir izleyiciden aktif bir yardimciya dogru ilk adimi atmak isterseniz neler yapabileceginizle ilgili bilgiler de bulabilirsiniz.

http://www.vday.org/ten-years-vday/until-the-violence-stops

Bu kadar V-Day bilgisinden sonra bizim oyuna ve karakterlerimize geri donmek istiyorum.

Secmeler bitti, herkese rolleri dagitildi, simdi sira geldi provalarimiza. Benim iki rolum var. Ilk once Bosna Hersek'te savas sirasinda iskence ve tecavuze maruz kalan kadinlardan birinin roportajina giris kismini okuyacagim. Diger rolum ise daha sıkıntılı; 10 yasinda babasinin evinde, babasinin bir arkadasi tarafindan tecavuz edilen kucuk bir kizin hikayesi. Hatta tam olarak tecavuz sahnesi. O duyguyu o roportajdan alip o sahneye aktaracak ses olmak gercekten zor. Elimden gelenin en iyisini yapacagim baska yolu yok. Amac bir daha asla hicbir kucuk kizin, hicbir kadinin veya hicbir insanin tecavuze ugramamasi.

Butun roller bu kadar acikli degil elbette. Oyunda seyirciyi gulme krizine sokacak derecede komik bolumler de var. Mesela az once yukarida Deborah'dan bahsederken kisaca degindigim inleme sahneleri. Cinsellik sırasında yuksek sesle inlemekten cok hoslandigini anlatan bir kadinin hikayesi. Eskiden avukat olan bu kadin zamanla hayatta asil hosuna giden seyin insanlara zevk vermek olduguna karar veriyor ve kadinlara cinsel deneyimler yasatan bir kadin halini aliyor. Her kadinin cinsellik sirasinda cikardigi seslerin ne kadar guzel ve kendine ozgu oldugunu anlatan bu roportaj onlarca farkli inleme sesinin canlandirilmasiyla sona eriyor.

Bana guvenin; gulmekten koltugundan yere dusmeyecek tek bir seyirci kalmasi soz konusu bile degil!

Daha fazla oyunun icerigini anlatmayayim. Bu oyun Turkiye de dahil olmak uzere 140'in uzerinde ulkede her yil sahneleniyor. Eminim arastirirsaniz ne zaman yakininizda bir yerlerde oynanacagini ogrenebilirsiniz.

Lutfen.

Bulun, gidin ve izleyin! Eger New York'daysaniz da bizim oyunu kacirmayin.

23-24 Mart'ta
Aksam saat 8'de,
76th st ve Central Park West,
4th Universalist Society Kilisesi'nde.

Hem cok begeneceksiniz, hem de dunya kadinlari icin, insanlik icin cok iyi bir sey yapmis olacaksiniz.

Hem kim bilir belki bir gun siz de kendinizi sahnede yuzlerce insanin önünde "yasaksiz militan biseksüel inleme" sesini cikarirken bulabilirsiniz.

Kadinlara ve kiz cocuklarina ya da erkeklere ve erkek cocuklarina karsi siddetin her türlüsünün sonsuza kadar sona erdirildiği bir dünya dileklerimle.

Duygu