Friday, February 18, 2011

Kediler, Gonulluleri ve Yeni Sahipleri

Hayvanlar.

Ben hayvanlari cok severim. Evcil, yabani, kucuk, buyuk, sevimli, sevimsiz... Her turlu hayvana karsi bariz bir bagimliligim var. Inanin buna yilan, sumuklubocek, orumcek falan gibi cok da populer olmayan hayvanlar da dahil. Yani tabiki evime orumcek alip, "Ay canim ne tatli seeeyyy" diyecek, orumcekle bag kurmaya calisacak halim yok ama onlari incelemeyi seviyorum gercekten. Ama hemen belirteyim vejeteryan degilim. Besin zinciri gercegine inaniyorum ve insanlarin hayvan eti yemesinde, hayvan urunleri kullanmasinda bir sakinca gormuyorum. Tabi sadece kurku icin avlanan ve artik soyu tukenmeye yakin hayvanlar ayri. Kurk icin ender hayvanlarin katliaminin kabul edilebilir ya da dogal bir tarafi yok. Bu ise elbette karsiyim. Birazcik beyni olan herkes de karsi olacaktir. Ben inek sutu icmek, dana, tavuk, balik, hindi eti yemek, yumurta yemek gibi son derece normal ve saglikli durumlardan bahsediyorum. Yanlis anlasilmasin.

Her neyse, ben tum hayvanlari incelemeyi cok seviyorum demistim ama duygusal bag kurmak icin tabi evcil hayvanlara yoneliyorum daha cok.

Eskiden farkli farkli kopeklerim vardi. Sonra uzun bir sure kedim oldu. Adi Karamel. Hala da duruyor kralicemiz, kendisine tapinilmaya devam ediliyor! Ama Ankara'da ve yakin zamanda New York'a tasinmak gibi bir plani da yok. Dolayisiyla ben ve en az benim kadar hayvanlari seven sevgilim daha fazla dayanamadik ve minik bir kedi almaya karar verdik.

Yeni bir bebek. Yeni bir bag. Yani en az 15-16 yil surmesini umdugumuz yeni bir duygusal yatirim.

Cok uzun dusunduk. Bencil olmamaya calistik. Sadece canimiz evde kosusturacak bir sevgi yumagi istiyor diye hicbir hayvana haksizlik etmeyelim dedik. Kosullarimiz uygun mu degil mi diye epey ince eledik sık dokuduk, inanin. Ve sonunda gozumuzu kararttik, gittik bir kedi aldik.

Tum islem kulaga tereyagindan kil ceker gibi gelmis olabilir. Malesef degildi. Son derece dolambacli bir surecten gectik. Gelin anlatayim.

New York'ta (ya da Amerika'nin genelinde) sokak kedisi ya da kopegi yok. 101 Dalmacyali ya da Lady & The Tramp gibi filmlerden hatirlarsiniz belki sokak kopekleri toplanir ve uyutulmak uzere barinaklara goturulurdu. Bu ne kadar gercek bilemiyorum, sokakta toplandigini gordugum hayvan hic olmadi ama uyutulma barinaklari oldugunu biliyorum.

Bu arada sokaktaki 0 hayvan nufusuna karsin neredeyse tum New Yorklu'larin evinde bir evcil hayvan mevcut. Ama eger bizim gibi sifirdan baslayan yeni bir "anne-baba" adayiysaniz, sizi bekleyen surec sancili biraz. Gidebileceginiz 4 yer var:

1. Surekli hayvan edinme gunleri duzenleyen, hayatini bu ise adamis ve New York nufusu tarafindan artik taninmis hayvan gonulluleri
2. Normal hayvan barinaklari (animal shelters)
3. Uyutulma barinaklari (kill shelters)
4. Petshoplar

Biz işe gonullulerle basladik. Sayisiz hayvan edinme gunune katildik, bu işte cok iyi 2 kisiyle tanistik.

-Union Square'deki "Crazy Cat Lady"

-Upper West'te 2000'den beri duzenli hayvan edindirme gunleri organize eden "The Cat Man"


2 insan ve belki binlerce kedi. Gercekten yaptiklari cok takdir edilesi bir is. Gezmeden, dinlenmeden, hava iyiymis kotuymus dusunmeden haftasonlarini bu ise ayiriyorlar. Hatta Union Square'deki "Crazy Cat Lady" haftaicleri de orada oluyor bazen.

Onunla ilk tanismamizi hatirliyorum da epey olayli olmustu.

Hava cok guzeldi, ben yine bir is gorusmesinden cikmis, "Umut fakirin ekmegi, ne yapalim ses cikmasini bekleyecegiz iste" diyerek yuruyordum ki,

"Fuck you! You're fucking crazy!?" diye bagirislar duydum. Merakli Turk ben derhal gidip olay yerine mudahale etmek icin biraz yurudum ki ne goreyim kafesler icinde buyuk kucuk bir suru kedi. Kimisi uyuyor, kimisi gozlerini kocaman acmis oyun oynayacak birilerini bekliyor. Arkalarinda da uzun, erkeksi bir kadin. Adamin birine "Bas git senin gibi insanlarla ugrasamam, isimiz basimizdan askin zaten" diye bagiriyor.

Ben derhal kedilere kitlendim tabi. Kafeslere yaklastim, "Canimmmmmm, gel" deyip elimi uzatacak oldum ki kadin bana dondu ve cokkkkkk agir bir Afrika aksaniyla

"Please don't touch!! These are babies. We are very dirty. They get sick if you touch them, then she comes and touches them, then he comes then everybody comes and we all touch them. What happens?! They get sick!! Please don't touch them!!!" 

Kadinin aksani, kiyafetleri, goruntusu, hali tavri, her seyi mukemmel bir uyum icinde. Yapiskan kalabaligi yavrulardan gerektigi kadar uzak tutmaya yetecek bir urkutuculugu var ama ayni zamanda da cok anac. Tam doga ana kivaminda bir kadin ama buyuk sehir yasaminin uclarinda olan New York gibi bir yerde yasayanlarin tepkisine sebep oluyor tabi. 

Onlara gore "Crazy Cat Lady" bana goreyse "Mother Nature" bu kadini daha yakindan tanimaya kararli bir sekilde sohbet etmeye basladim. Kedi istedigimi ifade ettim. Beni sorguya cekmeye basladi. Nerede oturuyorum, ne yapiyorum, kiminle yasiyorum, kedileri ne kadar taniyorum. Soruyor da soruyor. Sonunda benim onun  kedilerine guzel bir yuva verebilecegime ikna oldu. Yalniz yanlis okumadiniz kedilerine dedim. Kadin sadece 2 ve fazlasi sayida kedi veriyor. Tek kedi vermek soz konusu olamazmis. Kediler biz evde yokken ne yapacakmis, kafayi yermis. Belki buyuk, kisiligi oturmus bir kedi verebilirmis ama yavru kediyi tek vermesi soz konusu olamazmis.

Ben neden tek vermedigine dair suphelerle dolu bir sekilde 2 yavru kedi alamayacagimi aciklayip, daha sonra yeniden temasa gecmek uzere bir kartini istedim.

Uzuldu "Arkadasim size bilgilerimizi versin. Buyurun soyle sag tarafa gecin. Iyi gunler." dedi hafif bozulmus bir sekilde. Ama yapacak bir sey yok. 2 kedi alamam.

Neyse, gectim sag tarafa bir baktim arkadasim dedigi yasli, bembeyaz, upuzun sacli bir Hippi. :) Gokkusagi gibi giyinmis seker mi seker bir teyze. Artik cok fazla ot icmekten mi  yoksa gercekten yasliliktan mi nedendir bilinmez cok yavas hareket ediyor. Tam bana bir bilgi formu vermeye calisirken elindeki tomarla kagidi yere dusurdu, kagitlar her bir tarafa dagildi. Bunu goren ekibin 3. elemani derhal yardima kostu. 

O da bir kovboy. Sapkasi, cizmeleri, deri ceketi her seyi tam takim! 

Doga ana, yasli hippi ve tarz kovboy. 3u bir arada haftasonlarini ve gunesli diger tum gunlerini Union Square'de evsiz kedilere ev bulmaya adamislar.

Doga anayla birkac kere daha gorustum. Her defasinda kendimi yeniden tanittim, yeniden testten gectim ve yeniden kabul edilip 2 kedi almaya yoneltildim.

Malesef bu iliski cok uzun yurumedi ve elindeki bebekler her zaman cok guzel olmasina ragmen ben Doga anadan vazgectim.

Bu sefer de genelde bizim evin orada hayvan edinme gunleri duzenleyen, New York hayvanlari koruma camiasinda kendine cok guclu bir yer edinmis bir baska insanla tanistim. The Cat Man Calderon. Cok tatli bir adam. Samimi ve isinde uzman gercekten. Ustune ustluk kendisine yardimci olan arkadasi da New York'ta yasayan bir Turk opera sanatcisi. Beni ve sevgilimi kedilerle ilgili yorum yaparken duyunca dayanamadi Turkce kendini tanitti.

Tum seslerin, tum goruntulerin, kaldirimlarin, arabalarin, binalarin, etraftaki ugultunun bile farkli oldugu bir diyarda aniden kendinizle ayni sesi duymanin dayanilmaz cazibesi ile  sicacik bir sohbete basladik.

Adam gercekten isinde cok iyiymis.

Uptown Cats 
(http://www.petfinder.com/shelters/NY704.html) 
diye bir organizasyonun kurucusu, eski bir kareograf. Epey unlu. Bizi de cok sevdi. Tam aradigi ozelliklerde ideal bir ciftiz ve kedilerine de iyi bir ev sunacagimiz kesin.

Bir dakika, bir dakika!

Yine mi!? Evet, yine. 

Yine kediler dedi. Bu adam da bize 2 kedi vermek istiyor ve opera sanatcisi yeni arkadasimizin bizi ovmesine ragmen nuh diyor peygamber demiyor.

Ya 2 kedi ya hic.

Uzulerek elveda ediyoruz Uptown Cats'e de Calderon'a da.

2 kedi alamayiz! Hem nedir bu 2 kedi takintisi canim! Yeter! Artik farkindayiz ki bu is boyle olmayacak. Baska kanallara bakmaliyiz.

Boylece yeniden daha israrci bir arayisa soyunuyoruz ve ASPCA ile tanisiyoruz.

The American Society for the 
Prevention  of Cruelty to Animals 
(http://www.aspca.org/)

Meger cok unlulermis. Hayvan barinaklari arasinda New York'taki en iyi barinak belki de. Biz bilmiyorduk. Gittik yerinde inceledik. Cok temiz. Hayvan barinagi degil de kedi ve kopekler icin bir tatil koyu adeta. 

Zor durumlarda kalmis, uzgun bakan, pis, zavalli hayvanlar falan gelmesin sakin akliniza. Buradaki tum hayvanlar mutlu. Sizinle eve gitmek isteyip istemeyeceklerine karar vermeleri gerek resmen once. Cogunun genis genis yasam alanlari var. Kafeslerde falan degiller. Bu habitatlarda gelisimlerini destekleyici atlama ziplama platformlari, tirmalama cubuklari, yumusacik pembe pembe sekerleme yastiklari vs vs var. Yedikleri onlerinde yemedikleri arkalarinda. Ayrica bu habitatlara girmek cikmak da yasak. Yani son derece steril bir ortamdalar.

Sok oluyoruz.

Bu sirada iceri giridigimizden beri bizimle 3 farkli kisi konustu. 2 ayri form doldurduk ve yine gelmisimizden gecmisimizden bahsetmemiz istendi. Ev adresimiz kontrol edildi. Faturalarimiza bakildi. Odemelerimizi ne kadar duzenli yaptigimiz kanitlandi. Kanun kacagi olmadigimizi ispat ettikten sonra, kedi ana-babasi olup olamayacagimizi tespit edecek gorevliyi beklemek uzere oturmamiz rica edildi.

Oturduk, bekliyoruz. Kediler super luks icinde oynayip duruyor. Camin ardindan kendilerini begendirme dertleri yok. Oyle bakiyorlar bize.

Sonunda bir kadin geldi yanimiza. Guler yuzlu ama ciddi. Basliyor bize sorular sormaya. Kedileri ne kadar taniyoruz, ne kadar seviyoruz. Elinde kalin bir dosya var. Her sayfada bir kedi. Kedileri kisilik ozelliklerine gore siniflandirmislar.Bana soruyor, "Evinize cok misafir geliyor mu yoksa kutuphane gibi bir ev mi?"

Ben, "Daha cok kutuphane gibi. Cok misafirimiz yok."

Gorevli, "Hareketli bir kedi istediginizi belirtmissiniz bilgi formunda. Neden?"

Ben,"owijdwncoef?!?? Neden mi!? Eski kedim de oleydi. Oyuncu hayvanlari daha cok seviyorum sanirim."

Gorevli "Peki. Ayni zamanda da cok konuskan olmasini istediginizi belirtmissiniz?.."

Ben, "-ic sesim: HEY ALLAHIM!- Evet...Yani iletisim kurabilecegim bir kedi ariyorum. Iste oyun oynayalim, konusalim edelim. Boyle..."

Gorevli,  "Anliyorum. Yavru istiyorsunuz sanirim."

Ben, "EVET! Cok onemli. Yavru kedi istiyoruz biz!! Elinizde var mi hic??"

Gorevli, "Malesef hic yavrumuz yok ama ben size en az yavrular kadar tatli baska kediler gosterecegim. Once karakter eslesmesi yapmamiz gerekiyor."

Ben, "Efendim? O nedir acaba??"

Gorevli, "Yani kediler mavi yesil mor kirmizidir biliyorsunuz."

Ben, "Yok bilmiyorum. Oyle midir? O nedir ki zaten?"

Kadin bunu nasil bilmedigime anlam veremeyerek, "Yani iste buraya gelen her kediye kisilik testi yapilir. Cesitli oyunlar oynanir, kediler cesitli durumlarda test edilir ve ona gore  her kediye karakterlerini anlatan bir renk verilir. Mor kediler oyuncudur. Kalabalik ortamlarda disari cikip insanlarla sosyallesir. Kirmizi kediler daha cekingendir. Kalabaliklarda ortaya cikacaktir ama surekli insan icinde kalmayi sevmez. Yesil kediler utangactir. Kalabaliklardan ödü kopar. Yatagin altindan cikmaz vs. Size bazi sorular soracagim ve ne renk kedi almak istediginiz anlayacagiz."

Ben, "(*#&4UDU34*$*#HUF454NEO) Peki..."

Sorular soruldu, konustuuuuk konustuuuuuuuk ve sonunda bana daha cok mor kediler gostermeye karar verdi. Birkac kedi sevdik. Her yeni kediyi sevmeden once ellerimizi dezenfekte ettik. Bir habitata girdik, bir kediyle selamlastik. Oradan ciktik ellerimizi Purellere buladik, hop yeni bir kediye merhaba dedik. Kadin bizi gozlemliyor bu arada. Nasil yaklasiyoruz. Gercekten iletisimde ne kadar iyiyiz hep not aliyoruz, farkindayim.

Boyle boyle 6-7 kedi sevdikten sonra, bir de baktim Pandora'nin kutusu acildi. Aniden kadin bize daha once ellerinde olmadigini soyledigi yavrulari gostermeye karar verdi. Megersem yavru varmis ama her isteyene gosterilmiyormus.

Yavrularin oldugu gizli kata ciktik. Hepsi birbirinden seker, birbirinden oyuncu. Kadin da bize istedigimizi vermeye hazir. Hemen o anda alip gidebilecegiz ama ben aceleye getirmek istemiyorum. Kaldi ki kedi isi bag kurma isidir. Sen kediyi secmezsin, kedi seni secer derler hatta.

Ben o anda oradaki hicbir yavruyla bag kuramiyorum.  Orada gonullu olarak bu isi yapan ve bize son 1 saatini ayirmis olan bu kadinin simseklerini ustume cekecegimin farkinda olmama ragmen hicbir kediyle istedigim bagi kuramadigimi ama duzenli olarak geri gelmek istedigimi belirtiyorum. Kesinlikle yavru almak istiyorum bu yuzden de onumuzdeki bir iki hafta boyunca bu isi kendime meslek edinecegim ve sik sik gelecegim. Kadini butun bu emeklerinin bosa gitmeyecegine sonunda ASPCA'den bir kedi alacagima dair ikna ettikten sonra oradan ayriliyoruz. 

Icim biraz buruk. Aklima Hurriyet'in ilk 4 sayfasi geliyor. Insaattan dusup ölen insanlar, insaattan dusup insanlari ölduren malzemeler, pide gibi ince ince kiymalar, dogramalar, trafik kazalari, geliyor da geliyor aklima sayisiz haber. Hepsi INSANlarla ilgili. Sonra yeniden ASPCA geliyor aklima. Oradakilerin hepsi hayvan ama ayirmislar iste renk renk hangi hayvan kimin evine giderse en mutlu sekilde yasar diye. Zaman, emek ve para ayirip testler yapmislar. Kediler icin ya. 

Kediler icin...

Neyse.

Ben kararliyim. Bu merkez gercekten kedi almak icin New York'taki belki de en ideal yer. Kedilerin tum tibbi ihtiyaclari  profesyoneller tarafindan karsilaniyor. Tertemiz bir ortamda yasiyorlar. Bebekler buyukler hep bir arada mutlu mesut yuvarlanip gidiyorlar. Hatta ve hatta mor kedi almam gerektigini bile biliyorum artik! Daha baska yere bakmam.

Ertesi gun bana surpriz yapmak isteyen sevgilim yeniden oraya gidiyor ve mormus yesilmis hic bakmadan guzel mi guzel bir kiz bebek begeniyor. Kiz bebek de onu tabi. Birbirlerine asik oluyorlar ve sevgilim kizimizi almak icin sirada bekleyen onlarca insanin baskici bakislari altinda hizlica karar verip onu evimize getiriyor. Boylece bizim de kedi arayisimiz ASPCA'in kedilerle ilgili okuyup ogrenmemiz icin verdigi tonlarca dokuman ve dunyalar tatlisi bir yavru kedi ile sona eriyor.

Sirada tabiki kedi alisverisi var. O konuyu cok uzatmadan halledebiliyoruz neyseki. Bildigimiz en buyuk petshopa giriyoruz ve $100'lik bir kedi alisverisi yapiyoruz. 

Lutfen gunun birinde cocuk yapmaya karar verirsem bana kedi icin harcadigimiz bu $100'i hatirlatin!!! :)

Sevgilimi biraksam $200 de harcar $300 de...Kendinden geciyor. Ama gecmemek mumkun mu siz soyleyin:

Gourmet, organik ve sonsuz cesit kedi kopek odulleri

New York'un unlu Pretzel'larinin bile hayvanlar icin olanlarini yapmislar. En kenardakiler de gourmet Fransiz Ekmekleri.

Pardon yani. 

 Ayrica kedinizin kopeginizin cani soguk bir odul cekmeyecek diye bir sey yok. Buyurun donmuş ödül mamalari.

 Kopekleriniz icin salamlar

 Ben kendime bu boyutta bir salam asla almadim ama demek kopeklerine alanlar var.

Biz bu fazla luks urunlerin hicbirine dokunmadik tabi. Normal mamaymis, yatakmis onlari aldik. Ama bizim kizimiz degerli degil mi!? Tabiki cok degerli. O da oyuncaklari olmasini hak ediyor diye dusunduk ve internette ve gercek magazalarda satis rekorlari kirmis bir kedi oyuncagi aldik.

Sizinle de paylasmak isterim. Ismi Cat Dancer.
Kucuk buyuk butun kediler hastasiymis. 1000 kisi yalan soyluyor olamaz, alalim deneyelim dedik. Kizimiz ilk gordugu andan beri oyuncaginin bagimlisi oldu. Kediniz varsa kesinlikle deneyin derim. Inanin simdiye kadar onun icin aldiginiz en mukemmel urun olacaktir.


Iste bizim de kedi alma hikayemiz boyle. Simdi dusunuyorum ben Karamel'i nasil almistim diye, birgun bir telefon gelmisti:

"Arkadasin kedisi dogurmus, bebekler var, ev ariyoruz."
Annem "Duygu ister misin?"
Ben "Evet."
Annem "Tamam gidelim bakalim."
Biz "Aaaaa bu cok guzelmis, hem benim kucagima da cikti."
Kedi sahibi "Tamam bunu alin o zaman."

Bitti. 1 saat sonra Karamel yeni evindeydi ve cok mutluydu, hala da oyle.

Iki kedi, iki ulke.

Sistemler farkli ama kedi sahibi olmanin verdigi duygu kesinlikle ayni!!

Kedi sevmeyenlere onerim (her konuda oldugu gibi) onyargilariyla mucadele etmeleri yonunde. Bir de tabi mumkunse Turkiye'de herkes sokaktan ya da hayvan barinaklarindan alsin kediyi. En azindan bir yavrunun daha hayatini kurtarmis olurlar.

Bu arada yeni kizimizi merak edenleriniz varsa bakin gostereyim:

:)
Her turlu hayvani, hatta homo sapienleri bile sevip, hic birinin soyunu tuketmedigimiz merhametli bir dunya dileklerimle,

Duygu

Wednesday, February 16, 2011

AND WHERE DID YOU COME FROM!?!?! YOUR MOTHER.

En son yazdiklarim tepki topladi. 

Yazi yayinlandigi aksam derhal gerek Amerika'da yasayan Turk arkadaslarimdan gerekse Turkiye'dekilerden neden yanlis dusundugume dair yorumlar yagdi. 

Bir kere daha ayni seylerden bahsetmek istemiyorum ama benim hatali oldugumu dusunenlerin konuyla ilgili yorumlarina da yer vermek istiyorum. 

Tek tarafli her sey bana cok sıkıcı geliyor. Dolayisiyla buyurun yorumlardan birini (belki de ayni sekilde dusunen herkesin derdine tercuman olacak en carpici yorumu) hic degistirmeden aynen sizlerle paylasiyorum. 

Cok sevdigim bir arkadasim dedi ki:

"Bu öfke neden ??? Neye ??? :) Sana bir kaç konuda fikir beyan etmem gerekiyor Aktan: 

1-) "Amerikalılar aptaldır ". Dendiğinde, bunun anlamı, 200 milyon angut bir arada yaşıyor demek değildir. Elbette milyonlarca deha mevcuttur içlerinde. Senin bu aptal nüfusla çok fazla karşılaşmaman gayet normal. Zorunlu sosyal çevren buna müsait değil çünkü. Lütfen texas eyaletinde, bir çarşı-pazar gez. Bizim taşralı esnaf ile farkını gördüğünde, bu lafın hangi kitleye ithaf edildiğini göreceksin :) Bu arada ben de UH'de sınıfın en tembelinin C+ aldığı bir kıytırık dersten C- almak için ne şaklabanlıklar yaptığımı bilirim. Sorun onların akıllı olmasından değil, anadil hakimiyetinden kaynaklanıyor. O yüzden, gerçekten beyaz türk zekanı küçümseme derim onlara karşı... 

2-) Benim tanıdığım tüm amerikalılar da aynı anlattığın gibi ,pat küt konuşan, birşeyi anında, dosdoğru şekilde söyleyen insanlar. Ama bu onları dürüst değil, çoğu zaman kaba, düşüncesiz ve çirkin yapan bir faktör aynı zamanda. Kendi eksiğini görmeyip , senin belirttiğin sebepten ötürü sürekli karşısındakine yüklenen insanlara saygı duymak şöyle dursun, onların bu zavallılığını yüzlerine vurmak yegane hobim haline gelmiştir o dönemde. 

3-) Şu söylediğin şen şakrak "hiiiiii" diyebaşlayıp sonra mendebur surat ifadesine dönüş süresi yarım saniye olan o insan tipi de bana dürüst veya simple minded değil, yapmacık geliyor. Abartık tepki , ifade , düşünce biçimi denemeleri ile kendilerini güçlü gibi göstermeye çalışırlarken, aslında bir dünya bireyi olarak nekadar değersiz, sefil ve köylü olabildiklerini görüyorum böyle anları yaşadığımda. 

4-) Para... Para iyidir. Ama onun da alabilecekleri sınırlıdır. Heleki, humanoid cinnet anlarının toplu infazlarında, kıçını sildiğin bir kağıt parçasıdır sadece. O yüzden, önceliği, dini , imanı para olan toplumlar, tatminsiz, ve bu yukarıdaki defectlere sahip toplumlar olmaya mahkum olurlar. İlk sarsıntı halinde de, yere düşen bir cam gibi paramparça olurlar. Bunu aileden, eyaletlere, hatta federal yapının tümüne metaforlayabilirsin. Ha , kişisel bakımdan keyif olayına dönecek olursak, kendini güvende hissettiğin yeri bulmak önemlidir.

Buna ilişkin tercihleri yapmakta da herkes özgür. Tıpkı senin ve benim gibi :D

Yazmaya devam et. Sağ kaşımı kaldıran yazıları severim ! :)" 

Kendisine bir kere daha tesekkur ediyorum yorumlarini paylastigi, bana ve yazdiklarima zaman ayirdigi icin.Ona ve onun gibi dusunen daha pek cok insana cevabimi en ozet sekilde soyle ifade edeyim:
 
Merhaba ben Henri. Berlin’de yasiyorum. Butun Turkler cahil ve kabadir. 
Merhaba ben Pippa Bacca’nin en yakin arkadasi. Butun Turkler tecavuzcudur. 
Merhaba ben Jacques. Butun Turkler yobazdir. 
Merhaba ben Pandelis. Butun Turkler barbar istilacilardir. 
Merhaba ben Isak. Butun Turkler katildir. 
Merhaba ben Jack. Butun Turkler tembeldir. 
Merhaba ben Jukka. Butun Turkler dar gorusludur. 
Merhaba ben Natasha. Butun Turkler kisadir. 
Merhaba ben Jane. Butun Turkler tehlikelidir. 
Merhaba ben Abdul. Butun Turkler kafirdir. 
Merhaba ben Kejê. Butun Turkler pisliktir. 
Merhaba ben Yannis. Butun Turkler korkaktir. 

Haaa bu arada butun mini etekliler orospu, butun kisa sacli kadinlar feminist, butun sismanlar obur, butun Afrikalilar Aidsli, butun latinler egitimsiz, butun zenciler siddet yanlisidir. 

Bir de tabi butun saticilar dolandirici ve butun avukatlar yalancidir. 

Stereotipler, onyargilar, genellemeler hepsi 20. yy ve oncesinden kalmadir. Hepsi bilgiye erisimin cok daha zor oldugu donemlerden kalmadir. 21. yy insanina yakisan gericilige tahammul gostermeden insanligin kendini asmasi icin cabalamaktir.

Peki. Yorumuna gore tum Amerikalilar degil, Tum Teksaslilar aptaldir o zaman.

Bu daha mi dogru kiliyor soylediklerini? Ya da madem sen sadece Teksaslilari biliyorsun, o zaman diger tum soylediklerin de Teksaslilara ozgu sanirim? (kaba, dusuncesiz, cirkin, yapmacik, sefil, koylu, degersiz. Ha bir de universitede basarili olmalarinin tek sebebi Ingilizce konusuyor olmalari.) 

Peki ben? Ben zekami kucumsemiyorum. Herhangi bir asagilik ya da ustunluk kompleksim yok. Zekiyim ama “Beyaz Turk” oldugum icin degil. Kaldi ki “Beyaz Turk” oldugumu da sanmiyorum. Amerikalilara “karsi” bir seyler yapmak pesinde de degilim. Kendimi icinde hayatimi surdurdugum topluma “karsi” olarak ilan edersem asla huzurlu ve mutlu yasayamam.
Belki senin de Teksas’ta mutlu olmama sebeplerinden biri budur. “Karsi” dusunce yapisi. 

Demin de ifade ettim, dunya insanini artik bi ust seviyeye tasiyacak olan farkliliklarin degil benzerliklerin ustunde durmaktir. Sinirlari kaldirmak, kucuk ve milliyetci kafa yapisina karsi cikabilmektir. Baska bir millet icin kotu konusmamak kadar baska millet senin icin kotu konustugu zaman sakin kalabilmektir. 

Ayni hatayi yaparak baskalarinin hatalari duzeltilemez. 

Okuduklarina karsi cikmaya devam et. Her duydugunu kabullenmeyen insanlari severim. Ustune ustluk yazdiklarimi okumak bir yana onlara yorum yapmak icin vakit ayirmissin. Bu da beni ayrica sevindirdi. 

Bir sonraki yazida hayvan haklarindan bahsedecegim. Bu sefer tum sokak hayvanlari lestir, tum safkanlar degerlidir demeyecegini biliyorum cunku senin kedin de sokak kedisi. :) 

----------------------------------------------------------------------------------

www.londonsquared.net 

Bu siteye girin ve Andy & Carolyn London'in eserlerini izleyin, hatta mumkunse tum sosyal medya araclarinda paylasin. Gercekten cok basarililar ve sayisiz organizasyonda odul almis en carpici urunlerinden biri "The Lost Tribes of New York City" de benim derdime tercuman oluyor. 

Ben ne Amerikan yanlisiyim ne de Turk.

Ben sadece aklin yanindayim. Ilerlemenin ve buyuk dusunmenin yanindayim. Bazilarimizin elestirdigi yeterince egitimli ve yeterince zeki olmayan o aptal Amerikalilardan biri bu konuyu cok guzel ozetliyor.

 "Our culture, the black culture is beautiful but we have to learn to stick together, love one another...Whether you’re white blue red black green or whatever" 

Kendisini The Lost Tribes of New York City'de dinleyin:



 
Sevgiler,

Duygu

Saturday, February 12, 2011

Amerikalilar! Ne onlarla, ne de onlarsiz!

Dun Amerikalilarin bireysel insanlar olarak anilmasini elestirmistim. 

Elestirimde haksiz miyim? Biz Amerikalilari gercekten ne kadar taniyoruz ki yorum yapiyoruz?

Benim bildigim Turkler arasinda ezelden beri Amerikalilar ile ilgili iki temel inanis vardir:

1. "Amerikalilar salaktir! Turkler pratik zekalidir, kivraktir! Oraya gidip de basarili olmayan Turk ogrencisi olamaz! Amerikalilar salaktir."

2. "Amerikalilar paraya tapan, kapitalist, materyalist bir irktir. Ne asktan anlarlar, ne duygudan, manevi degerlerden."

Ikisi de cok agir elestiriler ve ister kabul edin ister etmeyin her ikisini de omrunuzun bir noktasinda dusundunuz ve hatta dile getirdiniz.

Ben buraya yerlesmeden once saftim biraz. Turk olmanin verdigi tipik kibirle her seyi bildigime inanirdim. Yanlis anlamayin cahilce HER AN HER OLAYDA eksper kesilen tiplerden degildim elbette. (Bos teneke cok ses cikarir. Lutfen az konusun, daha cok dinleyin)

Benim kibirim cok dinlememden kaynaklaniyordu. Dinledigim, hafizaya kaydettigim her seyin dogru olduguna inaniyordum.

Dolayisiyla hayat deneyimi benden cok cok yukarida olan, yasca buyuk biri ya da daha once Amerika deneyimi olmus herhangi bir arkadasim benimle yukaridaki iki fikirden birini paylastigi zaman, onlara inanirdim.

Basit.

Buraya geldim geleli Amerika bana sadece turizmi, otelciligi, finansal modeller olusturmayi falan ogretmedi. Ayni zamanda duyduklarima inanmamayi da ogretti.

Kusura bakmayin ama artik konustugu konuda uzmanligini kanitlamamis biri bana kendi fikrini kabullendirmeye calisirsa, nazikce gulumseyip tesekkur ediyorum.

Thanks but no thanks.

Herhangi bir seyi iddia edebilmek icin once okumak, sonra dinlemek, sonra bire bir gozlemlemek, sonra yeniden okumak gerekirmis.

Sevgili irkdaslarim. Size kotu bir haberim var.

Amerikalilar ne salakmis ne de duygusuz. Evet kapitalistler. Evet, para kazanmayi sonra o parayi harcamayi ve bu dongude sonsuza kadar yasamayi cok seviyorlar.

Ama size bir haberim daha var. Biz de oyleyiz. Hanginiz para kazanmayi ve harcamayi sevmiyor? Sadece sartlar ve kulturler farkli oldugu icin siz orada bunu acik acik konusmanin dogru olmadigina inandiriliyorsunuz, buradaysa herkes dusunduklerini acik acik soylemeye tesvik ediliyor. Bir de burda gercek bir kapitalist olabilmeniz icin size firsat sunuluyor. Orada dinamikler biraz daha farkli isliyor. Ama ozunde Amerikalilar parayi ne kadar seviyorsa, Turkler de o kadar seviyor.

Haydi gelin rol kesmeyi birakalim artik.

Rol kesmek deyince aklima geldi. Biraz da Amerikalilarin manevi dunyalarindan bahsedeyim.

Bir kere hep aklimizin bir kosesinde tutmamiz gereken bir detay var: Burasi kocaman bir kita. Bir ucundan diger ucuna 6-7 saatte gidiliyor. Dolayisiyla toplumun tumune mal edilebilecek genel gecer kaliplar cok cok az. Dogusuyla batisi, kuzeyiyle guneyi birbirinden cok farkli.

O yuzden ben sadece iyi gozlemledigime inandigim Dogu kiyisindan bahsedeyim simdilik.

New York mesela. Burada 2 yildir yasayan bir Turk olarak benim sosyal dinamiklerim soyle sekillendi.

Arkadaslarim: Buyuk cogunlugu Turk.
Is yasamim: Sifir Turk. Hepsi Amerikali.
Okul yasamim: Sifir Turk. Hepsi Amerikali.

Bu kalip burada yasayan pek cok Turk icin de gecerli. Hatta oyle bir hale gelmis ki, eger secme sanslari varsa Turkler birbirlerindense Amerikalilarla is yapmayi tercih ediyor. Cok iyi hatirliyorum buraya ilk tasindigimda "Turklere dikkat et! Her an bir Turk tarafindan kaziklanabilirsin!" diye uyarilmistim. Sonradan ayni uyariyi ben de baskalarina yaptim cunku aci ama gercek Turk burda Turke cok rahat kazik atabiliyor.

Belki gurbet psikolojisinden, belki de buranin insani garip bir sekilde sertlestirmesinden bilemiyorum ama ozetle Turklerle is yapmak cok da populer bir fikir degil.

Gelelim okul yasamima. Ben Ivy League bir okulda okumuyorum,
(bkz: Ivy League http://en.wikipedia.org/wiki/Ivy_League) ama kendi capinda Amerika'nin en iyi okullarindan birinde okuyorum. 1830'da kurulmus ve 45,000-50,000 ogrencisi var.

Daha bir tane salak Amerikaliyla tanismadim.

Bana Amerikalilarin salak oldugunu soyleyip duranlar!! Size soruyorum! Nerede bu salak Amerikalilar?? Hani cok kolaydi burada bir Turk ogrencinin basarili olmasi!?

Bir taraflarimi yirttim A alacagim diye derslerden! Turkiye'deki iyi universiteler halt etmis afedersiniz! 

Bunlar salaksa, zeki Amerikalilarla tanismak istemiyorum.

Tamam! Amerikalilar aptaldir sehir efsanesinin uzerini de cizebiliriz. Gelelim Amerikan dostluklarina.

Demin de dedigim gibi benim burada cogu dostum Turk ama bu Amerikalilari gozlemleyemeyecegim anlamina gelmiyor.

Buradaki Amerikalilar yeni tanistiklari insanlarla dokunarak iletisim kurmayi hic mi hic sevmiyor. Mesela omza hafifce vurmak, koluna dokunmak, sirtina vurmak, bizim sicaklik gostermek icin yaptigimiz tum fiziksel jestler iste. Hicbirini istemiyorlar. Aman uzak durun.

Sonra hani biz bosu bosuna oldugunu bildigimiz halde sirf kibarliktan sohbetlerin sonu uzarsa ayakta dikilir dinleriz ya, ondan da nefret ediyorlar. Biten sohbet bitmistir, uzatmaya gerek yoktur. Bye Bye'i ceker doner arkasini gider Amerikali. O yuzden bir arkadasinizdan bir ricaniz falan olacaksa Turkiye'deki gibi 1 kelime soyleyebilmek icin once 10,000 kelimelik altyapi yapmakla ugrasmayin. Dogrudan o 1 kelimeyi soyleyin yoksa asla soyleyemeyebilirsiniz.

Dedikodu olayi tam bir cadi kazani. Off! Herkes herkesin arkasindan neler neler konusuyor. Bu durum bizde de ayni. Hic yabancilik cekeceginizi sanmiyorum. Yalniz simdiden uyarayim, bunlar bizden daha profesyonel. Bizde dedikodu daha duygusalca yapiliyor. Biraz merhamet var yine en azindan. Amerikali gozunuzun yasina bakmaz! Ayni projede calisan 4 kisi varsa ve bir tanesi sadece bir toplantiya gelememisse bitti. Hayati kaydi. O toplanti onun olum fermani olacaktir. Herkes ne kadar yavas calistigindan, yazdiklarinin aslinda ne kadar kotu oldugundan, tuh tuh vah vah onunla ayni gruba dustuklerine inanamadiklarindan bahsedecektir. Tabi bir sonraki toplantida da o kisi bir diger gelemeyen icin ayni seyleri soyleyecektir. Ben de bu firtinanin ortasinda gozlerim yuvalarindan oynamis bir sekilde ASLA hicbir toplantiyi kacirip ellerine firsat vermeden olup biteni izlerim.

Biz yeni tanistigimiz insanlara "samimi gorunmeye calisarak" gulumseriz ya hani, Amerikalilar "samimi gorunmeye calismayarak" gulumserler ki bu da su demek: Size "Hiiii" deyip agzina garip bir gulucuk sekli verip, 1 saniye sonra agzi yeniden duz normal halini alabilir. Cok garip bir an gercekten.

Ozetlemem gerekirse, Amerikalilar bence duygusal yasamlarini oldugundan daha komplike hale kendileri getiriyor. 

Elestirilmekten COK korkuyorlar. Standartlara uyamamaktan, toplumda kabul edilir olarak gecen normlarin disinda kalmaktan buyuk endise duyuyorlar. Bu da bence asimilasyon odakli bir kulturun sonucu. 

"Melting Pot"un olusturdugu bir kadin ve bir erkek kalibi var. O kaliba uyamazsaniz disarida kalirsiniz ve tovbeler olsun yeterince "Amerikali" olamayabilirsiniz. Aman diyim hatta bir iki nesil onceki koklerinizden size kalan renkler ciplak gozle gorulur hale bile gelebilir.

KORKUNC BIR DURUM!

En iyisi ne yapin ne edin "Amerikali" kimliginize sahip cikin. "Cool" olun. Ve elestirilmekten kurtulmanin en kolay yolu olan baskalarini elestirmeyi tercih edin.

Kendiyle dalga gecemeyen insanlarin baskalariyla dalga gecmesi gibi bir sey.

"Elestirilmekten olesiye korkuyorum o yuzden en iyisi ben herkesten once baskalarini elestireyim!"

Iki Amerikalinin yeni tanistigi zaman yasadigi cikmazlar bunlar. Ve bu cikmazlar yuzunden sanirim insanlarin birbirlerine alisma surecleri bize oranla cok daha uzun. Bize yeni bir okulda, siniftakilerle kaynasmak icin 1 ay yeter. Amerikalilara en az 1 yil gerekiyor.

Ama kaynasip arkadasliktan dostluga gectikten sonraki surec bizle ayni.

Dostlar dost gibi gorunuyor. Sonra zamani gelince gayet guzel kazigini atabiliyor.

Bu arada onlar da en az bizim kadar tutkulu olabiliyor. Hatta "dogrucu davut" olmalari sebebiyle bizden daha bile dostluga yakisir hareket edebiliyorlar.

Yanlis gorduklerinde soylemekten korkmuyorlar.

Dostlarinin iyiligi icin dogruyu soylemekten cekinmiyorlar. "Sonradan aramiz bozulur. O yine kendi bildigini okur, ben kotu olurum" falan gibi endiseleri yok.

Ben cekinirdim. Dostum bence yanlis olan bir sey yapiyorsa fikrimi belirteyim de karar ona kalmis diyemezdim. Onu desteklerdim. Onu elestirmis olmak istemezdim. Cunku dostluk onemlidir. Kardeslik onemlidir. Dostlari desteklemekten, onlara arka cikmaktan daha onemli hicbir sey olamaz!

Malesef yanlis. Asil dostun icin durust olmaktan, bir dosta karsi "ici disi bir" olmaktan daha onemli bir sey olamaz. Ama biz oyun oynamayi tercih edebiliyoruz.

Ben artik bunu yapamiyorum. Sanirim bu yuzden de yakinda hic Turkiye'de yasayan Turk dostum kalmayacak. :)

Uppss! 

Aman! Durust arkadasim olsun da yalanci dostum olmayiversin.

Ozetle, Amerikalilar garipler. Bizden cok farklilar. Bazilarimiz alisamiyor, sevmiyor, mutlu olamiyor. Bazilarimiz da cok cabuk alisiyor ve benimsiyor.

Beni sorarsaniz, simdilik keyfim yerinde. Iste ve okulda herkes Amerikali ve ben onlari seviyorum. Kendimi kabul ettirdim. Ama kendi ozumden, kendi aliskanliklarimdan da vazgecmek istemiyorum. O yuzden dostlarimin cogu Turk ve bundan memnunum!

Bu formul benim isime yaradi. Ama gunun birinde buraya tasinirsaniz, siz de boyle yapin diyemem. Herkesin sosyal formulu kendine.

Ben Amerikalilar icin sadece ne onlarla, ne de onlarsiz diyorum, anlami yorumlamak size kaliyor.

Simdi gidip "salak" Amerikali arkadaslarimla raporlar inceleyim, CEO'larla roportaj yapayim, New York (ve dolayisiyla tum dunya) Otel Piyasasinin 2011-2012'de nasil sekillenecegine dair tahminlerde bulunayim, kendi raporlarimi yazayim. Sonra da gidip parayla pulla hic isi olmayan, tek derdi sevgiymis, isci haklariymis falan olan Turk arkadasimin dogum gununu kutlayayim. Aaaa ama bir dakika. O burada yasiyor, parayi da kapitalizmi de sevdigini acik acik soyleyebilir.

Haftaici kopek gibi calistik, kazandik ve bu parayi hak ettik. Simdi gidip gonlumuzce para sacabiliriz!! Ne de olsa biz pis kapitalistleriz, siz dost gibi dost olan, fakirin savunucusu yesil baslikli Robin Hood'larsiniz.

Herkesin kendiyle ilgili daha durust olabildigi bir dunyada gorusmek uzere,

Duygu

NOT: Dedim ya Twitter'a sardim ve fark ediyorum ki Facebook'ta falan yapilan yorumlar, insanlarin agzinda gezen geyikler, HEPSI CALINTI!! Herkes Twitter'dan arakladiklarini baskalarina satiyor! Orjinallik cok ender bulunur bir sey ama araklama yaraticilik masallah almis basini gitmis. Dikkatli olun. Her duydugunuza inanmayin. Girin siz kendiniz okuyun.

Friday, February 11, 2011

Catch Me If You Can. Film degil. Sehir.

Merhabaaa!!

Yine 1 hafta gozukmedim hic. Ne kerata seyim!

Bu sirada neler oldu neler!

KOSKOCA bir ulke, firavunlara uzanan guzelim uygarlik sallandi, sallandi, sallandi ve sonunda fazlaliklarini silkeledi, dengesini buldu bulacak. Az kaldi. 

Dine inandiklari kadar bilime ve sekse de inanan Firavunlar ne dusunurdu acaba bugun yasananlar konusunda??

Misir'daki olaylarla ilgili yapilan en guzel yorumlardan birine NTV'de rastladim.

"Twitter'larin, Youtube'larin savasina develerle cevap vermeye benzedi hukumetin yaptiklari."

Bastan kaybedilmis bir savas. Belki butun unsurlar kusursuz bir sekilde bir araya geldigi icin Misir halki zafere ulasti. Belki de cok sansliydilar, bilemiyorum ama kesin olan bir sey var ki tarihin akisini degistiren HALKTIR.

Halk isterse, alir.

Istemek icin de birlik beraberlik gerekir. Sagduyu gerekir. Senkronizasyon gerekir.

Bunlarin hicbiri bizde yok. O yuzden aranizda bu olaylari izlerken "Ahh beee!! Biz de yapabilsek soyle bir sey!!" diyenleriniz olduysa bosuna umutlanmayin derim.

Aslinda bu dusunduklerimi burdan yazmasam mi acaba? Bugun yine goz gore gore sacmaligin daniskasi sifatiyla 163 kisi daha hapsi boyladi cunku. Tum dunyanin erisimine acik olan bu platformda boyle yazmaya cizmeye devam edersem bir gun New York Turk Buyukelciliginden bir telefon alir miyim acaba??

"Sayin Duygu Aktan. Vizeniz iptal edildi. Lutfen pilinizi pirtinizi toplayin ve ilk ucakla derhal Ankara'ya donun. Zira once goz altina ardindan da sorgusuz sualsiz hapse alinacaksiniz. Bolucu soylemleriniz olmus ve kacabileceginizden endise ediyoruz. O yuzden suclu olup olmadiginiz KANITLANMAMIS OLMASINA RAGMEN biz yine de sizi suresi belirsiz olarak hapse atiyoruz. Buyrun, sikiysa itiraz edin."

Hukuk sistemimiz her zaman cok guzel islemistir. Artik KUSURSUZ isliyor.

Merak ediyorum insan gibi kendilerini hakka hukuka adamis normal avukatlarin toplanip bu olup biteni protesto etmek falan gibi bir dertleri var midir acaba?

Aaaaa ama cevabi biliyorum. Hatta basta da demistim.

YOK. Cunku birlik butunluk yok. Senkronizasyon yok.

Bir de Amerikalilara bireysel derler! En ufak bir olayda aninda orgutlenen, ters gidene karsi cikan bu toplum nasil bizden daha bireyci oluyor anlayamiyorum. Sadece New York degil, simdiye kadar hangi sehre gittiysem muhakkak bir protesto gosterisine denk geldim. Washington D.C, San Francisco, Boston...

Kapitalizmin adi cikmis dokuza, hayatta inmez sekize.

Neyse. Ben bugun asil deginmek istedigim konuya geleyim.

New York'ta gazete okumak.
KESINNNLIKLE kolay is degil. Hele de biraz detayci, biraz ilgili bir tipseniz yandiniz.

Bakin anlatayim.

Bir suru gazete var. Tamam normal. Ondan Turkiye'de de var Allahtan. Ama buradaki bir suru gazete sadece Amerika ve dunya gundemleriyle ilgili degil. Dogrudan New York gundemiyle de ilgili.

New York Times ve Wall Street Journal en cok okunan iki gazete. Bunlar parali olanlar.

Bir de halka hizmet olarak gunluk cikarilan bedava gazeteler var ki evlere senlik! AM New York ve Metro da bedava gazetelerin en cok okunan iki tanesi.

Simdiden oldu mu size her gun takip etmeniz gereken 4 gazete. Bir de ustune haftalik ve aylik cikan dergiler var: New York Magazine, The New Yorker, Time Out New York, The New York Times Magazine...Devam etmeyecegim. Artik kafanizda bir imaj olusmustur.

Bir de tum bu gazete ve dergilerin temel olarak odaklandiklari alanlar farkli. O yuzden cok buyuk gundem maddeleri disinda, gercekten icerikleri de farkli.

E biz de insaniz! Hem de isi gucu olan insanlariz. (Ben pek degilim ama cogunluk oyle yani) Nasil takip edecegiz biz New York yasamini!?! Nasil New York'u avcumuzun icine alacagiz?

Alamayacagiz. Mumkun degil. Yasanan tum etkinlikleri, konserleri, sergileri, populer filmleri, bagimsiz filmleri, acilan kapanan restoranlari, mekanlari, evleri, unlu insanlari, unsuz insanlari, siradan olaylari, siradisi olaylari vs vs hepsini takip etmemiz MUMKUN DEGIL.

Ne yapiyoruz o zaman biz de?

Puzzle yapiyoruz. Gundem puzzle'i.En azindan ben oyle yapiyorum.

New York Times'in ana haberlerini ve haftasonu eklerini.
Wall Street Journal'in New York ekini, "Personal Journal" ekini ve haftasonlari "Off Duty" ekini.
AM New York'un ilk yarisini.
Metro'nun da son yarisini.
Dergilerinse bir kismini internetten, bir kismini Iphone'dan.

Bu arada kisisel hobilerim icin takip ettigim zavalli Vogue ve W dergileri de haftalarca salondaki sehpanin uzerinde kapagi hic acilmadan beni bekleyebiliyor.

Bir de hakkini yemeyelim, bu kutsal gorevde biz takip savascilarina yardimci olmak icin kurulmus yuzbinlerce web sitesi var. 

NYCGo
MUG (Manhattan User's Guide)
UrbanDaddy
UrbanSpoon
Racked
Curbed
Eater
Hatta ve hatta artik Twitter da benzeri bir amaca hizmet eder hale geldi. (Nedendir  asla sasmam ben de yeniden aktif kullanici haline geldim. @duyguaktan beklerim. Ilk ciktigi zamanlarda heves edip derhal uzerine atlayip, sonra uzun sure yuzune bakmadigim guzelim Oten Kus hesabim.)

18. Tam 18 tane farkli gundem araci saydim. Soyleyin bana normal bir insanin tum bunlari takip etmesi mumkun mu?? Kaldi ki hadi manyak diyelim. 18 gazete, dergi ve websitesinin 18'ini de yakindan takip ediyor diyelim. Yine de sehri avcunun icinde kistirmayi basaramaz.

Basaramaz. Daha hic bahsetmedigim yerel yayinlar var. Brooklyn icin ayri cikan yayinlar var, Manhattan icin zaten basli basina yazilip durulan koca bir dunya var. Sonra mahalle mahalle ayri cikan yayinlar da var. Lower East, Harlem, Tribeca, Soho, Upper West, Financial District. Bunlarin her birinin kendine ozgu birer kimligi ve kendine ozgu gundemleri var.

Unutun yani mumkun degil.

Gecenlerde bir gun "Tamam ya! Soz ucar, yazi kalir. Not alayim dedim! Sadece WSJ'in "Off Duty" ekine 15 dakika goz gezdirme ve not alma maceram soyle bir sayfayla sonuclandi:
Olmadi yani.

Hergun onlarca New York hayraninin, bu sehre yeni gelmis tazecik, merakli genclerin yitip gittigi bu takip savasinda goreceli olarak da olsa basarili olmak icin kendinize siki bir arkadas agi kurmak zorundasiniz.

Herkesin degisik alanlarda katkida bulundugu ortak bir havuzunuz olmali.

Bir savasci MET ve Lincoln Center'daki opera ve baleleri takip etse, digeri tumuyle Broadway showlarindan sorumlu olsa, ve bir digeri film gosterimlerini alsa...Bu sirada da iki uc tanesi festivaller ve konserlerle ugrasirken, diger 15-20 tanesi restoranlarin icine gomulse New York'u alasagi edebilir miyiz acaba??

Yok edemeyiz. Muzeleri, (evet, sadece 15,000 tanesini) galerileri, tiyatrolari (hem off Broadway hem de Off-off Broadway), parklari, acik hava etkinliklerini ve daha su yuzune cikmayan yuzbinlerce olayi unuttuk.

Burasi New York.

Bu sehri kontrol edemezsiniz, ama arkasindan kosabilirsiniz. Yarista kural da yok. Herkes ve her sey serbest. HER SEY!!! Buyurun istediginizi deneyin.

Ben henuz comez sayilabilecek neredeyse 2 yillik bir New York'lu olarak fena degilim. Sistemimi oturttum sayilir.

%33 takip, %33 tavsiye, %33 taklit ve %1 de sansa birakiyorum isimi ve fena da sonuc almiyorum. New York vs New Yorkers yarisinda herkese yardimci olmaya da hazirim.

Bu sehre gore kisitli butcem ve garip yasam akisimla ben bile gecen haftayi:

1 konser
   

 
Birdland Jazz Club

 1 guzel yemeli icmeli, sarkili turkulu Italyan organizasyonu
Gala Italia'daki Vespa kardesligi

 Gala Italia'daki tasarim bisikletler ve arkada Dancing Angels fotograf serisi


1 story-telling gosterisi, (bundan kesinlikle bahsetmeliyim bir dahaki sefere, cok ilgincti)
ve 
4 restoranla kapattim.

Darisi onumuzdeki haftanin basina.

Haa bu arada unutmadan, San Francisco'yu atlamis degilim. Cok yakinda o mukemmel sehri  de anlatacagim, taktim. Yalniz resimler isi cok uzatti. Facebook'ta arkadas olduklarim bilir, azmettim, 477 tanecik San Fran resmi koydum Face'e. Burada da oyle bir kendini bilmezlik yapacak degilim. Ama resimlerle anlatmak istiyorum bu sehri. Baska yolu yok!!

Hadi bakalim yine fazla yazdim cizdim. Daha da kotusu, ben bunlari yazarken sehirde de bir yandan yeni gazeteler, yeni yayinlar turemistir. Gidip onlari okuyayim, kim ne yapmis ne etmis goreyim, biz ne yapsak ne etsek karar vereyim.

Sizlere de bol saglikli, bol parali, gezmeli tozmali, sazli sozlu bir haftasonu dileyeyim! 

Duygu 

NOT: Ben soz dinlerim demistim. Blog ilk acildigi gunden beri sizlerden gelen yorumlara kulak veriyorum. Ufak tefek "gorunmez" degisikliker yapip duruyorum. Ama bu yazidan sonra yine sizden gelen yorumlar sonucu, daha buyuk bir degisiklik yapacagim ve uzuuuuun uzun tek bir konu uzerinde yogunlasmak yerine, irili ufakli bir suru konuya, olaya, hikayeye deginmeye calisacagim.

Amac en etkin sekilde, cok renkli, cok kapsamli bir resim cizebilmek kafalarda.

Merak etmeyin, Facebook'un bize her gun yasattigi kendini yenileme sendromuna girmeyecegim. Bu arada, yeni resimlerde gezinme olayinin cok ama cok kotu oldugunu dusunuyorum. Gel gelelim cocuk, pardon sayin Zuckerberg, olmus dunyanin en zengin veledi, bizi mi takar...Bakiniz hic kiskanmiyorum. Allah arttirsin.