Thursday, December 9, 2010

Kimdir bu Amerikalilar 1: Blogging ve Bireysellik

3 gundur arka arkaya yazilar yazip, Facebook'ta ilan etmemden tahmin etmissinizdir diye dusunuyorum; benim yeni bir hobim var. Blog yazmak.

Hem istedigim gibi yazip cizmenin cok zevkli ve rahatlatici oldugunu kesfettim, hem de New York'a geldigimden beri ortalama konusma surem Ankara'ya oranla yari yariya azaldigi icin -sebeplerine daha sonra ineriz- dilimde cogalip sikisan sozcukler daha fazla kendilerine ayrilan alana sigamayip kalemimden dokulmeye karar vermis olabilir. Neden simdi, neden bu sozcukler ben de bilmiyorum. Sadece uzumu yeyip bagini sormuyorum.

Donelim benim yeni hobime, bloglar. O kadar ilgimi cekmeye basladi ki bu is, sadece iki cizik atip bir resim yapistirmakla kalmiyor, baskalarinin bloglarini da okuyorum. Baslarda biraz maceraci olayim dedim. Blog sayfasinin ust kisminda gorulen "Next" ikonuna basip karsima ne cikacagini bilmeden heyecanli heyencanli bekledim. Bir, iki, uc, on, yirmi...Tamam goruntu ve konu itibariyle ilgi cekici olan bloglara da denk geldim ama baktim macera arayisinda degilim. Ben gercekten guzel bloglar gormek istiyorum. Icerigi ince elenip sik dokunmus, goruntusu ozenle tasarlanmis, uzerinde vakit ve emek harcanmis, icine zeka ve yaraticilik katilmis bloglar. Bu yuzden de ne istedigini bilen insanin ezici kararliligiyla blogger.com'un en guzel bloglar kismini incelemeye koyuldum.

Iyi midir kotu mudur bilmem ama butun "Amerikan Icatlari" gibi (bkz: hamburger, kafeinli icecekler, bilgisayar, vasat ama super surukleyici televizyon programlari vs) blog olayinda da Amerikalilar bunu sadece tum dunyaya yaymakla kalmiyor, ayni zamanda basari oraninda da basi cekiyor gibi. Simdi Turk'uz ve gururluyuz ya, bazilariniz bana kizacaktir eminim ama son derece objektif olduguma inanabilirsiniz. Adamlar, kadinlar yememis icmemis mukemmel bloglar yapmislar. Yuzlerce, binlerce izleyicileri var. Hem icerik hem de gorsel anlamda kaliplarin disina cikmayi, ayni konuya farkli acilardan bakmayi cok guzel basarmislar. Zaten en iyi yaptiklari islerden biri bu, "think outside of the box". Hatta kanit olarak size True American Dog'u tavsiye ederim. Cok basit bir blog aslinda. Sadece resimler var ama ne resimler! Vaktiniz varsa bir ugrayin, ben baya eglendim. http://www.trueamericandog.com

Ne diyorduk, iste buna benzer guzel ve ilginc bloglarin birinde, blog sahibinin kendiyle ilgili anlattiklari dikkatimi cekti. Adina John diyelim. "Ben cok cekingenimdir. Sosyal ortamlarda konusamam, kalabaliklar icinde rahatsiz olurum, nefes alamam. Havadan sudan sohbetler edemem cunku ne diyecegimi bilemem. Ofiste kutlanan yilbasi partileri bana iskence gibi gelir mesela. Zaten isimden de nefret ediyorum" demis John.

Simdi dusunun, yenilik ve yaraticilik konusunda sayisiz oduller almis, dunyanin en mukemmel, en calisilasi ve en zengin sirkerlerinden Google bu insana sen bizim bunyemizdeki "en basarili blogger"lardan birisin diyor. Gercek hayattaysa bu insan kendi is arkadaslariyla bile konusacak iki cift laf bulamiyor. Tamam, herkes is arkadaslarini sevmek zorunda degil ve yine tamam herkes cok disa donuk olmak zorunda da degil. Ama birlikte calistiginiz insanlarla bir yilbasi partisi ortaminda bile 10 dakika sohbet edemiyorsaniz, nasil bir hayat yasiyorsunuz ki?

Tahmin ediyorum ki en azindan bazilariniz "Zaten gercek hayati bos oldugu icin, bloglarda mloglarda vakit geciriyor." sonucuna ulastiniz ve hatta bir kisminiz daha da ileri gidip "Oralarda insan ilsikisi diye bir sey yok. Herkes cok yalniz tabi." bile dediniz. Cok haksiz da sayilmazsiniz, evet burda insanlar cok, cok daha bireysellikten yana ama yalniz degiller. 16-17 yasina gelmis, bize gore hala cocuk, bir Amerikali'ya goreyse araba kullanacak sorumluluga sahip, bagimsiz bir birey olmus insanlar da bu yuzden guvenli evlerini geride birakip tumuyle kendi ayaklari uzerinde durma mucadelesine basliyor. Bireysellik yuzunden. Tabi ki 311 milyon nufuslu bir ulkede HERKES boyledir demek istemiyorum ama en azindan buyuk sehirlerde alisilagelmis bir durum var ki o da 15 yasina gelmis bir genc artik kendi parasini kazanmaya baslayabilir.

Bu calisma kulturune bir de kapitalizmin etkisini katin (soyle ifade edeyim, $ her seyden once gelir). Ustune bir de bagimsizlik, ekonomik ozgurluk, kimsenin dirdirini cekmek zorunda olmamayi ekleyin, iste size bireysellik. Evet, tabi ki Amerikalilar bize gore daha "bireysel".

Simdi tekrar bizim basarili blogcu John'u hatirlayalim. Bence John bir turlu bireysel olamadigi icin gercek hayatinda sikintilar cekerken, sanal bir ortamda kendini mukemmel ifade edebiliyor ve yuzlerce seveni oluyor. John, rekabetci degil. Evet, ekonomik ozgurlugunu almis ama sevmedigi bir iste calismak zorunda, cok bagimsiz da degil gibi. Ustune ustluk "calisma" kavramini pek sevdigini de sanmiyorum. Kapitalizmle parayla pulla da cok ilgisi varmis gibi gorunmuyor. Onun icin ideal olan kendi istedigi zamanda kendi istedigi seyi yaratmak. John duygularini on planda tutan bir Amerikali. Dolayisiyla yapmacik davranamiyor. Sirf sosyal agini guclu tutmak, toplumda basarili bir portre cizmek icin insanlarla yalandan da olsa yuzeysel sohbetler kuramiyor.

John "mis gibi" yapamiyor. O kendini tam anlamiyla oldugu gibi, yani saydam bir sekilde yasamak istiyor. Bu yuzden de buyuk cogunlugu "mis gibi" yapan, iciyle disi iki farkli renk olmus insanlar arasinda mutlu olamiyor.

Iste benim de buyuk Amerikan toplumu gozlemim bundan ibaret: Sadece tek baslarina kaldiklari zaman kendileri olup rahat hareket edebilen, gruplar halindeyken yapmacik, abartili ve farkli olana karsi tepki gosteren bir millet.

Bu yaziyi okuyan ben olsam, simdi sunu sormustum "Nasil oluyor da o zaman o kadar farkli kultur, o kadar farkli irk, din, dil bir arada bu kadar basarili yasiyor, dunyayi da etkisi altina aliyor?" Cevap basit. Asimilasyon. Ama ondan da yarin bahsedelim. Nasil olsa benim artik yeni bir hobim var: blog yazmak!

Blogum sayesinde kendimi Rosie the Riveter kadar guclu hissediyorum ve her ne kadar John gibi biri olmasam da, onu anliyorum. Ne de olsa ben de artik Amerika'da yasiyorum ve bazen ben de tiyatro yapiyorum. Gunde yarim saat blog yazip arinmak iyi geliyor. Siz ne yaparak sadece kendiniz oluyorsunuz bilmiyorum ama umarim bugun buna yarim saat ayirabilmisinizdir.

Bol bloglu gunler!

Duygu

No comments:

Post a Comment