Thursday, August 4, 2011

New York'taki Asyali, Teksasli Seksist

Seksist: Erkegin kadindan daha ustun olduguna, hatta kadinin bu dunyaya erkege zevk vermek ve hizmet etmek icin geldigine inananlar.

Simdi akliniza tipik bir Turk ailesini getirin. Hatta aileye bile gerek yok. Daha cok Istanbul'da bekar takilan erkekleri dusunelim. Ne yaparlar? Gezer tozar kiz pesinde kosarlar, azicicik elleri yuzleri duzgunse, bir baltaya sap olmayi da basarmislarsa elleri bos da donmezler.

Kaldi ki her malin zaten bir alicisi vardir. Is kendinizi nasil sattiginiza bagli.  Iste tam bu noktada Istanbul ile New York arasindaki fark devreye giriyor. 

Ister inanin ister inanmayin, Istanbul'da erkekler daha saf, her seye ama her seye ragmen daha duygusal.

Ne kadar ozunde amac ayni da olsa iki toplumun o amaca ulasmak icin sectigi yollar o kadar farkli ki.

Ben bu aksam 2 Amerikali kiz arkadasimla bir bara gittim. Ickilerin standart ogrenci fiyatlarinda olmadigi bir yer. Binanin en ust katinda acik hava terasta. Havuz yaninda.

Yani New York'un iyi kazanan, sozde yuksek egitimli kadin ve erkeklerinin takildigi bir yer. Insanlarin basta kendilerine, sonra da karsi irka saygili olmasini bekleyeceginiz bir yer. Aksi davranislarin hos karsilanmayacagi bir yer.

Ben sahsen karsilamam, hatta tepki gosteririm.

Ben oyleyim ya, gelir beni bulur.

Diger iki Amerikali arkadasimla oturmus kendi halimizde sohbetimizi ediyoruz. Sessiz sakiniz, kimseye satasmiyoruz, yuksek sesle konusmuyoruz. Isten cikmisiz zaten cok yorgunuz. Tek derdimiz bir kadeh bir sey icip birbirimizin hayatinda ne olup bittigini ogrenmek.

Yan masada (masalar tabiki birbirine cok yakin. Manhattan'dan behsediyoruz, yer kalmadigi icin zorunlu olarak yukari dogru gelismis bir ada) ettigi aptal muhabbeti hic zorlanmadan duyabildigimiz garip bir tip var.

Asyali ama super yanik tenli. Belli ki solaryumdan cikmiyor. Ustune sik bir takim gecirmis. Ayakkabilar fena degil. Saclar bakimli. 

Simdi gelelim kendisini yakisikli, bakimli bir erkekten "allahin belasi igrenc uzak dur benden iyk sumuk" seviyesine atlatan kisma. O kadar igrenc bir adam ki bakmamak icin kendinizi zorlamaniz gerekiyor. Yolda yuruken kaldirim kenarinda buyuk bir obek kusmuk gormek gibi bir sey. Bakinca kotu hissedeceksiniz ama soyle bir goz ucuyla da olsa bakmadan edemiyorsunuz. Oyle bir tip. 

Bas bas bagirarak konusuyor, elinde de sirf gosteris olsun diye (o kadar zavalli ki bunun gosteris simgesi olduguna inaniyor) bir puro var. Takip ettim, yakti, 15 dk hic icmedi, puro tabiki sondu ve tekrar yakti. Bu dongu sirf biz oradayken 2 kere tekrar etti. 

Hemen yanindayiz, uc kiziz. Belli bize satasacak, an meselesi. Zaten bagiriyordu, volumu artik en ust seviyedeyken kendi kucuk beyninde yeterince ilgimizi cektigini dusundu ve dondu bize dunyanin en garip Ingilizce aksaniyla,

"So where are you girls from??" diye sordu.

Daha biz cevap veremeden de "I bet you're tourists, you're not from the city, are you??" dedi.

Tek hucreli amip.

O an o barda kimse orijinal olarak New York'tan degil. Orijinal olarak New York'ta dogmus, butun hayati boyunca bu sehirde yasamis insanlar zaten 80 yas ustu. Geri kalan herkes dunyanin dort bir yanindan.

Konuya girisi zaten ne kadar ileri zekali oldugunu gosterir nitelikte.

Her neyse, gelelim cevaba.

Benim kizlardan biri, " I AM from the city. I was born here!!" dedi. Yalan. New Jersey'li aslinda. New York'un arka komsusu. Ama bu herife kendini kotu hissettirmek icin hepimiz sessiz bir anlasma yapmis gibiyiz. Yalanini destekliyoruz.

Bana kalsa, "Ya bir s..ktir git" diyecegim ama dedigim gibi, sozde elit bir ortamdayiz. Kufur yok.

Her neyse ilk kizin cevabindan istedigini bulamayan seksist, sovanist amip ikinci arkadasima donup, "Sen!!! Sen eminim kucuk bir sehirdensin belli." diyecek cureti buluyor kendinde. 

Bizimki de ben Teksastanim diye gercegi soyluyor. 

Amip igrenc aksaniyla "Ohh Texass!!" diyor.

IIIRRRHHHHH!!!!!

"Nasil, alisabildin mi buyuk sehir yasantisina?"

...

NE?

Gercekten boyle bir soru sordu mu yaa?

Kiza bu soru komik geliyor tabi, reflekslerine hakim olamayip gulerek, "4 yildir burada yasiyorum, sanirim artik alistim" diyor.

"Iyi, iyi!"

Onayladi pasam.

Bana donuyor daha agzini acmasina bile firsat birakmadan, "Beni bosver ya, sen nerden geliyorsun asil? New Yorklu olamazsin. Tipin hic benzemiyor, kaldi ki aksanin da cok agir." diyorum.

Sinirleniyor.

"Aksan mi?? Benim aksanim yok. Gayet normal konusuyorum ve Queens'te dogdum buyudum. Ben New Yorkluyum" diyor.

"Kusura bakma, Manhattan ve Brooklyn disindakileri burali saymiyorum ben. Bye" diyorum ve kafami ceviriyorum.

Tabi kafayi tek bir seyle bozmus ve etrafindaki kadinlari etkilemek icin elinde sonmus, ucuz purosundan baska hicbir seyi olmayan bu adam pes etmiyor ve Teksasliya donup, sacma sapan bir seyler soyluyor.

"Soyle bakalim ben insanlari Teksasliyim diye kandirabilir miyim sence?? Asyali ama Teksasli bir kovboy olsam ha nasil olur??"

...Asyali Teksasli kovboy mu?

Guleyim mi simdi ben bu imaja yoksa uzulup hemen cepten bu adam icin en yakin akil hastanesini mi arastirayim? Hemen simdi arasak ulassak, "Acil bir durum var. Adamin biri etrafindaki herkesin akil sagligi icin tehlike olusturuyor. Dunyada da bir tek kendisinin New Yorklu olduguna inaniyor. Kaldi ki oyle degil zaten. New York'taki tum Asyalilarin bir arada yasadigi ve buyuk ihtimalle kimsenin Ingilizce konusmadigi mahalleden aslinda. Hatta uzerindeki takimin da calinti olduguna inaniyoruz. Cabuk gelin." desek, ambulansla gelip gotururler mi bu amipi yanimizdan?...

Her neyse konuya doneyim.

Asyali Teksasli kovboy! Bayagi esprilerini ve icmeyi bile beceremedigin ucuz puronu da al cik hayatimizdan lutfen!

Sonuc: Ucumuzden de istedigi ilgiyi goremeyen amip sonunda pes edip kendi gibi tek hucreli amip kadinlar var mi diye arastirmalara basliyor. Kendisine hizmet eden garson kiza sulaniyor. Bagirmaya devam ediyor. Purosunu yakip yakip duruyor. Derken sonunda masasina bir cift gogus gelip oturuyor. Insan degil. Bir cift meme sadece. 

Tek hucreli, iki memeli amip kadin.

Hadi yine kurtardi. Amip seviyede bir iliski yasayabilecegi birini buldu.

Basta da demistim, her malin bir alicisi var. Onemli olan malin nasil satildigi.

Turkiye'de, baylar bayanlar, seksist erkek sayisi simdilik daha az.

Turkiye'de erkekler daha anadan babadan gorduklerini uygulama derdinde. Kadin annedir, kadin eve sahip cikar, kadin kocasina bakar AMA kocasinin da ona (az da olsa) bir ozen gostermesi gerekir cunku mutlu kadin mutlu aile demektir falan gibi kaliplar var, yok degil. En azindan 3 buyuk sehirde var diyelim. Kadini maddesellestirmektense belli bir kaliba sokma cabasi var.

Daha iyi demiyorum ama daha az seksist kesinlikle.

Daha dolayli, daha bahanesi hazir: "Biz ailemizden boyle gorduk."

Burada durum fena. Sosyal ortamlarda da, -malesef- profesyonel ortamlarda da kadinlarin ozunde erkekleri mutlu etmek icin dunyaya geldiklerine inananlar cogunlukta gibi. Ve bu konuda bahaneleri olmasi gerektigini bile dusunmuyorlar. Niye bahane yaratayim ki durum zaten bu, ben de ona gore davraniyorum der gibiler.

Ozetle, Istanbullunun kirosu da New Yorklunun kirosu da hic cekilmiyor. Istanbul'dakilere icim aciyor, hallerine uzulup basimdan savusturuyorum, buradakileri ise bir araya toplayip, erkeklerin kadinlara hizmet etmek ve zevk vermek icin hayatta birakildiklari, kadin egemen donemlere isinlamak istiyorum. Sirf karsisinda kendi 150 kilo, elinde tuttugu silahi 100 kilo ceken toplum lideri, savasci kadinin suratina puro dumani ufleyecek Asyali Teksasli New Yorklu adamin surat ifadesini merak ettigim icin.
Kadin erkek herkesin cok hucreli yaradilisimiza yakisir, kaliteli iliskiler kurup, saygin hayatlar yasayabildigi bir dunya dileklerimle!

Sevgiler,

Duygu

Tuesday, July 5, 2011

Hepimiz Birer Fisektik 4 Temmuz'da.

Bu yil 4 Temmuz Pazartesi'ne denk geldi. Bizler icin dunyanin en guzel pazartesilerinden biriydi cunku siz ise giderken biz yaydik bir taraflarimizi, kimimiz piril piril gunesin tadini cikardi, kimimizse uzun suredir vakit bulamadigi icin isteyip de yapamadiklarini yapti; kitap okudu, sinemaya gitti, alisverise gitti, spor yapti, muzelere gitti.

Ama aksamuzeri saat 4-5 civari yine 19 milyon New Yorklu yavas yavas toplanip ayni aktivitede bir araya gelmeyi basardi.

4 Temmuz Havaifisek Gosterileri.

4 Temmuz 2011, Hoboken

New York'la New Jersey arasinda kalan Hudson River uzerinde her 4 Temmuz'da Amerikanin bagimsizligini ilan etmesinin yildonumu serefine havaifisek gosterileri duzenleniyor. Bu yazida bu kutlamalarin tarihi ve siyasi iceriklerine girmektense baska bir yonunu ele almak istiyorum. 

Bakin tum dunyanin erisimine acik, en genel bilgi havuzu  Wikipedia 4 Temmuz Bagimsizlik Gunu'nu soyle anlatiyor:

"Independence Day is commonly associated with fireworks, parades, barbecues, carnivals, fairs, picnics, concerts, baseball games, family reunions, political speeches and ceremonies, in addition to various other public and private events celebrating the history, government, and traditions of the United States. Independence Day is the national day of the United States." Wikipedia

Bu son derece basit, ozet tanimda bile dikkatinizi cekti mi bilmem ama Bagimsizlik Gunu'nun ne ile ozdeslestirildigini anlatan 11 ayri oge sayiliyor ve siyasi icerikli maddeler en son dile getiriliyor. Onlarin onunde havaifisekler var, senlikler, kutlamalar, panayirlar, piknikler, konserler, yemeler icmeler var.



Bunun en onemli sebebinin kapitalizm oldugunu iddia edebiliriz. Unutmayiniz tuketim olmazsa bu sistem de olmaz, Amerika da. Tuketmek sistemin temelidir. Dolayisiyla bizlerin cok daha duygu yuklu yaklastigi milli mucadele ve bagimsizlik konulari Amerika'da biraz daha uretim-tuketim dongusu etrafinda geciyor. 

Bu durum tabi bizim gibi Ilkokul yillarindan beri beynine MILLI GUC, BAGIMSIZLIK, ZAFER, TURKLUK vb kavramlar yerlestirilmis, hayli duygulu insanlara cok itici geliyor. 

Ama inanir misiniz ben dun Amerika ile ilgili yeni bir sey daha kesfettim.

4 Temmuz'u siyasi konusmalar, milyonlarin katildigi buyuk yuruyusler, hep bir agizdan Istiklal Marsi okumalar, bagira cagira propaganda konusmalari yapmalar, olayli gosteriler, olaysiz gosteriler, polisler, gozyasi bombalari, tazzikli su tanklari vs vs yerine barbekuler, partiler, havaifiseklerle kutluyor ya hani Amerika, inanin kendi toplumu uzerinde ilk saydiklarimdan cok daha guclu bir etki birakiyor.

Oyle guzel, oyle cesitli ki havafisekler herkese farkli bir sey hatirlatabiliyor. 

Bana cocuklugumda Ankara'da 23 Nisan ya da 30 Agustos'ta atilan havafisekleri ve o iki gunun ne kadar guzel kutlandigini hatirlatti mesela; hemen yanimda benimle omuz omuza duran iri zenci kadina da kendi Jamiacasini.

Cocuksu bir heyecanla, "LOOK!!! LOOK AT THOSE ONESS!" diye bagirdi aniden, "THEY'RE LIKE JAMAICA!!" 

Evet tabiki Empire State binasi Amerikan bayragi renklerindeydi.


Ve evet tabiki ayni renklerde havaifisekler atildi ama her mavi, her beyaz, her kirmizi sanki Amerika Birlesik Devletleri'ni temsil ettigi kadar Amerika'da birlesik halde yasayan bu apayri insanlarin kendi kimliklerini de temsil eder gibiydi.


Sakin yanlis anlasilmasin, ulke ulke gezip degisik bayrak renklerini gostermek degildi amac.

Amac sadece insanlar bu guzel gunde, guzel guzel eglensinler, yorucu yasam kosusturmacasinin icinde renkli ve estetik bir gosteri izlesinler, rahatlasinlar, gevsesinler. 4 Temmuz'un guzel bir gun oldugunu hicbir zaman unutmasinlar; bugun hafizalarda her zaman senlikli, solenli, kutlamali, cosmali bir gun olarak kalsin.

Kizgin, kendi ideolojisini kanitlamak zorunda birakilmis, sozde demokrasi icinde ozgurluklerden ali konulmus, uzgun, buruk bir gun olarak degil.

Siyaset, fikir ayriliklari, catismalar, mucadeleler 4 Temmuz gibi guzel bir gunde son derece yersiz. Onlar baska bir zamanin konulari. 4 Temmuz dune, bugune ve yarina ait ozgurlukleri kutlamak adina verilen buyuk bir parti gibi. Hem de sadece ABD'nin degil, onun icerisinde yasayan her bir vatandasin da ayri ayri ozgurlugunun kutlandigi bir parti.

Ben ilk defa bu yil havafiseklere kapitalistlerin para tuzagi gibi bakmaktan vazgectim. Bu yil ilk defa once kendi icime baktim, kendi ulkemi dusundum ve gecmisimle gurur duyup sevindim, sonra da etrafimdaki insanlarin kendi ozgurlukleri icin mutlu olduklarini gordum.


Bu mutlulugun temsil edilgi gosteride havafiseklerle gokyuzunde Amerikan bayragi cizmeye calisilmadi.

Havada gulen suratlar vardi.

:)



Dunyanin her yerinde, her milli kutlamanin boyle guleryuzlu, ozgurce ve siyaset icin degil, ozgurlukler icin kutlanabildigi bir dunya dileklerimle.


Duygu

Friday, June 17, 2011

Olamaz mi? Olabilir.

Duygu.

Emotion.

Sentimento.

Bir dusunun bakalim akliniza hic cocuklarina duygu diye isim veren bizden baska millet gelecek mi?

Avrupa kitasinda pek sanmiyorum. Asyali da az insan taniyor sayilmam, dolayisiyla olmadigini biliyor gibiyim. Avusturalya Aborjinlerinde ya da Afrika yerlilerinde var midir pek emin degilim. Donuk insanlarla dolu Kuzey Amerika'da ya da fazla civik, kivami sasmislarin toplanma bolgesi olan Guney Amerika'da da olmadigina kalibi basarim.

Ama Turkiye'de var iste. O kadar ki 1983 - 1986 yillari arasinda dogan neredeyse her bes kiz cocugundan birinin adi Duygudur inanin; ben de onlardan biri oldugum icin biliyorum.

Gerci dusununce mantikli. Ne de olsa her millet kulturunde, dilinde kendi icin onemli olanlari on plana cikarirmis. Nasil mesela Eskimolarin dilinde kar ile ilgili yuzlerce ifade var ya da tropik iklimli memleketlerde cocuklara mango, papaya falan gibi isimler veriliyor, bizde de aynen o sekilde Duygu diye isim var iste.

Eskimolar icin kar onemli, biz Turkler icin de duygularimiz.

Simdi gelelim hem milliyeti Turk hem de adi Duygu olan bendenize.

Ben bu aksam bir film izledim. Siz zaten biliyorsunuz. Bilmemeniz mumkun degil, tum Turkiye olarak acilis gununde ayni anda izlediniz, olan var olmayan var hic dusunmediniz tabi ama bizim bu taraflara biraz rotarli ulasti iste.

Adi Ask Tesadufleri Sever.  ( www.asktesaduflerisever.com )

Film cok guzel. Sonucta icinde sizin benim gibi insanlarin ilgisini cekebilecek pek cok oge bir arada. Ask, iyi aile iliskileri, kotu aile iliskileri, eski topraklar, yeni yetmeler, nesiller otesi baglar, nesiller arasi anlasmazliklar ve tabi bir daha ask.

Bunlarin hepsi cok hos. Hepsi insana zamanin nasil gectigini anlamadan bir solukta izlettiriveriyor bu filmi. Ama benim icin bundan cok daha otesi var.

Ben Ankaraliyim. Gururla belirteyim.

Ve son 2 yilda Ankara'da gecirebildigim sure toplam 2 hafta. Icindeyken anlamaz insan ama uzun sure disinda kalinca dusunur bazen.

Ankara'nin yollari, binalari falan hic begenilmez. Hicbir zaman "estetik" bir sehir olamamistir. Devlet memurlarinin hayat mucadelesi verdigi, ciddi, soguk ve sert bir sehir portresinden yobaz ve medeniyetsiz insanlarin kendi saltanatlarini kurdugu "yesil" bir sehre donusmustur Ankara malesef. Mesela her icine girdiginizde cirkin tuvaletlere benzerligi sebebiyle neredeyse cisinizi getiren o kugulu altgeciti bu degisimin simgesi gibidir adeta.

Benim Kugulu Park'imin guzelligini sonduren, yollarda Ankaralilarin yarattigi o canliligi, hareketliligi olduren cirkin alt gecit. Evet, gercek hayatta Kugulu Park'in da Tunali Hilmi'nin de eski tadi kalmadi belki ama film ya iste, insan yine de guzel goruntulere kaniyor. Benim butun cocuklugumun bu parkta gecmis oldugunu da hesaba katarsaniz, filmde parkin gorundugu ilk sahneden itibaren beni tutan aglama komasini da normal karsilayabilirsiniz.

Her neyse duygusalligi bir kenara birakalim, ne diyorduk? Ben Ankaraliyim ve tum olumsuzluklarina ragmen bununla gurur duyuyorum. Cunku Ankara fiziksel guzelliklerin eksikliginden kalan boslugu manevi guzelliklerle doldurmus bir sehirdir. Ya da eskiden oyleydi diyelim. Benim anilarimda oyle.

Iste bu filmde de tam olarak onlari buldum ben. Anilarimi. Karne gunu Tunali'da yapilan yumurta savaslari, Kugulu Park'a gitmeler, Turkiye'nin geri kalan nufusunun nefret ettigi ama bir sekilde Ankaralilara sempatik gelen "la bebe"li cumleler, Manhattan, Sinasi Sahnesi, Cafemiz, Cinnah, Botanik Parki, eski Ankara evleri, hatta ve hatta bu evlerin birindeki fayanslar. Deniz karakterinin kucuklugunde yasadigi evin banyo fayanslariydi sanirim, bizim eski Tunali'daki evde de mutfaktaydi onlar.

Simdi nasil aglamayayim ben bu filmde?! Inanin filmin ana konusu olan aski gozum gormedi, hatta bu kadar fazla tesadufi olmasi biraz sikti bile beni. Ama o Ankara ogeleri. Sadece Ankaralilarin farkina varabilecegi o incelikler. Iste onlar beni bitirdi ve o cirkin, o egitimsiz kara beyinli dincilerin yuvasi haline gelmis benim guzel Ankarami deli gibi ozlettirdi bana. Ondan yoksun olmaktan, ondan uzak olmaktan hic hoslanmadim o 118 dakika boyunca.

Normalde Ankara'yi pek ozlemem ben. Icinde yasayan ailemi ve dostlarimi ozlerim sadece. Ankara'da degil Tunceli'de olsalar fark etmez yani - ki yakinda o da olacak, buyuk cogunlugu CHP'ye oy vermis nadir sehirlerden oldugundan Tunceli, hepsinin toplanip oraya yerlesmesine az kaldigina inaniyorum.

Ama bu film oyle guzel, oyle gercek anlatmisti ki Ankarayi ozlememek mumkun olmadi! Bu filmde benim Ankaram vardi, yeni turemis bir grup eskiyanin Ankarasi degil. Dolayisiyla cok begendim ben bu filmi.

Ve dusundum. Ben ve benim gibi yuzbinlerce genc kendi ozgur iradeleri ve kisisel dusunce yapilari dogrultusunda bir secip yapti.

Estetik yoksunu sehirleri terk edip dunyanin dort bir tarafina dagildi, dagilmaya da devam edecek. Cogunun kafasinda Turkiye'de elde etmelerine 40 yil bekleseler firsat verilmeyecek basarilari yakalamak var. Kolay olanla yetinmeyip zorun ustesinden gelmek var. Ben sahsen sirf o yuzden kalktim,  8500km uzaga tasindim ama yine de insan boylesi bir secim yapip kendini mahrum ettiklerini nadiren de olsa aklina getirmeden yapamiyor.

Benim Ankarami benim bir zamanlar yasadigim gibi anlatabildikleri ve hafizamdaki tum guzel anilari  yeniden canlandirdiklari icin film ekibindeki herkese tesekkur ederim! 

Belki bir gun Ankara yeniden bizlerin gonlunde, Mustafa'nin da icinde yattigi gibi bir baskent olur.

Olamaz mi?

Olabilir.

Hepinize mutlu anilar biriktirebildiginiz sehirlerde gecen mutlu  yasamlar dilerim!

Duygu

Tuesday, May 31, 2011

Amerikan Egitim Sistemini Nasil Alt Ettim?

19 yil.

19 yil boyunca egitildim ben. Once okuma-yazma olayini cozmek zorundaydim.

"Tamam!" dedim kendi kendime.

"Belli kolay olmayacak bu is. Tuh ya, tam da barbienin yenisi gelmisti asagidaki magazaya! Acaba babayi kandirsak kirmizi kiyafetli bale yapanini da alir mi ki yarin??..Neyse dur simdi konsantre ol! Su sayfayi A'larla doldur. Sonra B'ler var. Acaba soldan saga surekli A A A A A yazsam mi daha hizli biter yoksa yukaridan asagi  A diye mi yazsam?.."
                             A
                             A
                             A
                             A

Sonra bir sekilde okuma yazma defterini kapattim. Ustune ustluk sayi dogrusunu bile anlamistim. Inanmazsaniz anneme babama sorun, artik okulu geride birakmaya hazirdim. Anneme gittim,

"Bak! Okuma yazma biliyorum. Matematikten cok iyi anliyorum. Ya...Sayi dogrusunu bile biliyorum ben ya...Mezun olmaya hazirim. Soyle ogretmene de bitsin bu is" demistim.

Egitim olayinda sabrimin siniri ilkokul 1'in 2. donemine kadardi yani. Nasil bilebilirdim ki 18.5 yilim daha oldugunu...

Ilkokul, ortaokul, lise, hepsi tipik.

Sinavlar, sozluler, sinif kavgalari, oglanlarin ezilmis teneke kutulariyla yaptigi maclar, ogle aralari, bahce turlari, en iyi arkadaslar, kuslukler, hocalar, ezik resim-muzik hocalari, alternatif egitimi seven matematik hocalari, yalaka sinif baskanlari, "cool" sinif cikintilari, arka sira ceteleri, on sira mudavimleri, asklar, kesismeler, cikma teklifleri, kod isimler...Hepsi tipik, hepsi hangi okulda hangi sehirde okumus olursaniz olun benzer.

Farkliliklarin basladigi yerse universite tabi. O yuva yikan, insanda kendini ve baskalarini oldurme icgudulerini uyandiran, halk deyimiyle "at yarisi" sinavin ogrenci beyninde yarattigi tahribattan midir nedir bilinmez, o ana kadar etrafindakilerle birlikte bir toplulugun parcasi gibi hissedebilmek icin, birilerine ya da bir seylere benzeme cabasiyla bir taraflarini yirtmis gencler bir anda farklilasma arzusuna burunuverir. Herkesin uzerinde uzmanlastigi, kendine ait bir alan vardir artik.

Bir bakmisiniz yillarca mudur yardimcisindan saci uzun diye azar yedigini izlediginiz oglanlar birer Wentworth Miller kafa olmus, tam tesekkurlu 3 numara tirasli tipler de Baris Manco.

Yani ozetle universite egitim yolculugunun degisim duragidir. Gerek fiziksel gerekse zihinsel anlamda tek kalip olmaya yonlendirilmis genc universitede bireyselligini kesfedebilir.  (Tabi eger sansliysa ve zorla anasinin babasinin onun icin sectigi kelalaka bir bolumde okumak yerine kendi istedigi seyi okuyabilmisse.)

En son ilkokul 1'in 2.doneminde kalmistik. Hizlica ileri sardik, ustune 16.5 yil daha ekledik ve geldik benim New York'taki master macerama.

Simdi bildigimiz her seyi bir unutalim.

Sinif ici aliskanliklari unutun, dostluklari, dersi kaynatmalari,  birlikte sinavlara calismayi, birbirine destek olmayi, kostek olmayi, kopya vermeyi, kopya almayi, Wikipedia'yi, uyduruk proje teslimlerini, konusurmus gibi yapip okunan sunumlari, hocalardan alenen not dilenmeyi,  hak edermis gibi yapip ustu kapali not dilenmeyi, simdiye kadar ilkokul, ortaokul, lise, universitedeki herhangi bir sinifta bizzat yasadiginiz her seyi unutun.

Simdi bir de bildiginizi sandiginiz sular seller gibi Ingilizcenizi unutun.

Hazir eliniz degmisken alistiginiz seyleri yemeyi icmeyi unutun. Migrosa gidip aylik mutfak alisverisi yapmayi, bakkala gidip dondurma almayi unutun. Sevdiginiz kitaplari unutun, hosunuza giden kose yazarlarinin yazdigi gazeteleri unutun. Hep gittiginiz o sinemayi unutun. Bir de arkadaslarinizla her pazar bulustugunuz o kafeyi. Arabanizi unutun. Kiyafetlerinizi unutun. Kiz grubunuzla birlikte salina salina yururken uzerinizde olusan ortak aurayi unutun. Ailenizi unutun. Komsularinizi unutun.

Her seyi sildiniz mi? Tamam. Amerika'da master yapabilirsiniz artik.

Iste ben Amerikan egitim sistemini boyle alt ettim. Sil bastan yaparak. "Ne gerek var canim, abartiyor!? Artik internet var, skype var, whatsapp var, var da var" diyebilirsiniz.

Demeyin.

Cunku bu boyle. Ama uzulecek de korkacak da bir sey yok. Bu master her seye ragmen dunyanin sonu degildi, baslangiciydi benim icin.

"Your home is always here, your opportunities are not." diye yazmisti gecen cok sevdigim bir arkadasim.

Benim de simdiye kadarki tum cabam bu sebeptendi. Umarim egitim hayatim gelecekte de aynen bu sekilde devam eder. Kim bilir belki bir MBA yapmak isterim, belki otellerden sıkılır, kotu giyinen insanlar konusuna parmak basmak isterim, gider imaj danismanligi okurum. Ya da derim ki bu kadar para mevzuu yeter, ben artik resim dersleri almak istiyorum.

Suan ileride ne okuyacagimi bilmiyorum. Tek bildigim egitimin degerinin tartisilmaz oldugu ama ote yandan da ailesinden ya da yakinlarindan destek gormeyen kimsenin bu degerin farkina varamayacagi.

Ben istedigim zaman istedigimi okumama izin veren ve buna maddi manevi her anlamda destek olan bir annem oldugu icin sadece Turkiye'nin degil, tum dunyanin en sansli evladiyim!

Bu diploma benim degil, annemle ikimizin!

Anadolu liseleri sinavindan beri tum egitim hayatim boyunca her sinava benimle girdin, her sozlude yanimda durdun. Universiteye kadar iyiydin de o noktadan beridir de oluk oluk para akittin. Ben olmasam simdiye ayri ayri 2 is kurmustun belki de ya da 20 kere dunyayi turlamistin ya da biri Paris'te digeri Siena'da iki ev almistin ya da ne bileyim dolabini Chanel cantalar, Prada ayakkabilarla donatmistin.

Bilmiyorum anne. Gonlunce sadece kendine harcamistin parani.

Ama ben varim diye bunlarin hicbirini yapamadin, yapmamayi tercih ettin.

Bak simdi sonuna geldik. Ben Amerikan egitim sistemini de basariyla alt ettim ve birkac gune elime bir kagit parcasi daha tutusturacaklar.

O kagit parcasi da, benim tum basarilarim da hepsi senin. Hepsi sana ait.

Tesekkur ederim anne. Seni seviyorum ve herkes icin Tanri'dan senin gibi bir anne diliyorum!

Duygu

Saturday, April 30, 2011

NAH NAH NAH COME ONNNN

Belki bazilariniz fark etmistir, ben renk cesitliligini severim.

Ilkbaharin gelmesiyle Rihanna'nin saclarini cart kirmizi yapmasi size ipucu vermediyse, ben aciklayayim.

Bu yaz COK RENKLIYIZ.

MTV'nin 11 ulkede yayindan kaldirmak zorunda kaldigi Rihanna'nin son sarkisi S&M'e cektigi klip mesela...

Tahmin ediyorum Turkiye'de de yasaklanmistir. Konuyla ilgili kesin bir bilgiye sahip degilim ama 10 ulkede yasaklanmissa, 11. de kesin bizizdir. Tabi o diger ulkelerde MTV'den izleyemeyenler icin YouTube ve hatta VEVO gibi secenekler var ama Turkiye'de her ikisi de kapali. Bir de bu platfrom var tabi, blogspot. Ama onun da akibeti en son ne oldu takip edemedim.

Ac kapa blogga...

Neyse konumuza donelim, renkler. Ben paylasayim da nasil izleyeceginizi kesfetmek size kalmis. Kirmizi saclarindan hizini alamayan asi hanim kizimiz soyle bir video ile yaza merhaba diyor:




Epey renkli degil mi?? Bence Katy Perry'nin California Girls'uden daha yasaklanilasi degil. 

Her neyse...

Bu yazki renk skalamizin ne kadar parlak ve carpici olacaginin habercisi bu klip sadece bir baslangic. New Yorklularin satin alip alip tuketmesi ve sehri boyamasi planlanan diger renkler arasinda sunlar var:

ZARA 




BEN & JERRY'S


 KATE SPADE

IPHONE

 H&M

 MAC COSMETICS


OPI NAIL COLOR
NIKKI MINAJ


MAYOR BLOOMBERG

CENTRAL PARK

SARAH JESSICA PARKER

NYU '11 MEZUNIYETI 

NYC TAKSILERI
NYC SOKAKLARI

 MACY'S VITRINLERI

NYC METROLARI

ve hepsinden ote, bu sehri dunyanin 
en guzel
en ilginc 
 en ozgur 
sehri yapan 

NYC INSANLARI



Derken derken burada bizim yaz boyle gececege benziyor. Her sehir bu kadar renkli olmalidir demiyorum. Ama kisinin ne kadar renkli olacagina kendinden baska kimse karisamamalidir degil mi?

Hepinizin istediginiz renk olabildigi bir dunya dileklerimle!

Duygu

Yasal Hatirlatma: Fotograflarin hicbiri bana ait degildir. Kaynaklarini ogrenmek isteyenler bana ulasabilir.

Tuesday, April 26, 2011

Boston'da Gunes Sari

Merhabalar!

Baktim da en son 20 gun once gorusmusuz. 20 gundur yine kabimiza sigmiyoruz, kosusturup duruyoruz bazen bir amac ugruna bazen de tumuyle amacsizca. Bu 20 gunluk sure icinde yaptigim en guzel sey Boston seyahatimdi.

New York'ta yasayabilme firsati gercekten cok degerli, cok guzel bir sans. Ama ondan daha da guzeli siz New York'ta yasarken Boston'da da eski universite dostlarinizdan birinin yasiyor olmasi!

Annem hep anlatirdi, tum dostluklar guzel de universitede kurulan dostluklar bir ayri diye.

Kadin yine hakli yine hakli yahu!

Bir suru arkadas arasinda cok az kisi butun elemeleri gecer, butun duvarlari yuksek atlar da dost seviyesine cikar ya hani...iste bu universitedekiler o cok az kisi arasinda benim icin.

Bu yuzden olacak, Boston'da yasayan arkadasimla universiteden ortak dostumuz Amerika'ya gelip Boston ve New York duraklari yapmak istedigini daha ilk soyleyisinde 3 kiz mukemmel vakit gecirecegimizi biliyordum!

Hepimizin vardir uzun sure hic gorusemedigi ama gorustugu ilk anda aynen biraktigi yerden muhabbete devam edebildigi arkadaslari. Iste bu kizlar oyle benim icin. Sanki 3 yil once hep birlikte yemek yerken birden birimizin telefonu caldi, digeri tuvalete kadar gitti de simdi herkes yeniden masaya donmus muhabbetimize devam ediyor gibiydik.

3 yil degil de 3 dakika gecmis gibi...

Aslina bakarsaniz gercekte 3 yil gecmesi sanki daha bile guzellestirmis dostlugumuzu cunku daha renkli insanlar olmusuz. 3 yil once biraktigimiz masadayiz ama ucumuz de farkli insanlariz. Muhabbetin malzemeleri degismis azicik ama birlikte olmanin verdigi lezzet ayni! Bir de ustune kesfetme duygusunun tadi binince Boston'da mukemmel bir haftasonu yasadik!

Boston cok guzel bir sehir. Amerika'nin pek cok yeri gibi burasi da duzenli. Parktaki ciceklerden apartmanlarin dizilisine kadar her sey planli, hicbir sey rastgele degil. Bir de ustune Boston insaninin o aristokrak yapisini ekleyin, iste size kusursuz sehir. Hatta bana gore biraz fazla kusursuz. Herkes o kadar egitimli, o kadar yuksek gelirli ve...o kadar beyaz ki sehirde heyecan katsayisi azalmis.

Herkesin guzel bir isi var, guzel mi guzel evlerde yasiyorlar. Guzel yemekler yiyip, guzel saraplar iciyorlar. Bunlari kolay elde etmislerdir demiyorum. Elbette herkes bu standartlar icin calisip cabalamistir ama sonucta bunu coktan elde etmisler de artik hayatta ugruna yaristiklari bir sey kalmamis gibi hissettim. Bir seyler ugruna savasmanin, basarili olmak icin insanin kendini paralamasinin nasil bir duygu oldugunu unutmus gibi Bostonlular. Rahat ve zenginler...Ama genellemeler yanlis sonuclar verir elbette. Bu benim basit ve coook uzaktan bir gozlemim sadece. Bir de boyle hissetmemin sebebi tam tersi bir yasam kavgasinin verildigi bir yerde yasiyor olmam olabilir.

Ne demis dogma buyume New York'lu Lady Gaga,

"I'm from New York. I would kill to get what I want."

Iste Boston'da o coskuyu, o hirsi goremedim. Herkes o kadar saygili, o kadar seviyeli ki Lady Gaga da Boston'da buyuse, o cumle yerine,

"I'm from Boston. I would kill myself if I ever had to fight." diyebilirdi belki.

Sonucta Boston cok guzel bir sehir, sadece renk cesitliligi az. Buna karsin New York da bir o kadar kalabalik  pastel boya kutusu. Hani ilkokulda olurdu ya, 96 renkli setler; icinden gunesi boyayacak bir sari tonu secene kadar resim dersi biterdi. Iste oyle bir yer.

Birinin size gunesinizin ne tonda sari olmasi gerektigini soylemesini tercih ediyorsaniz Boston mukemmel bir sehir. Gerek sehirsel estetik anlaminda gerekse icinde yasayan nufusun kafa yapisi anlaminda...Ama gunesin rengini kendiniz icat etmek istiyorsaniz sizi bu tarafa alalim.

Ne de olsa gunesin mor, kaldirimlarin fusya, agaclarin da mavi olmasina izin var New York'ta.

Gerci bugun konumuz New York degil. Ben kendimi tutamayarak her konunun icine onu da dahil ediyorum. Kusura bakmayin, en iyisi gelin benim Boston fotograflarima bakin, bir de hazir Boston'dan bahsetmisken burayi ziyaret etmek isteyenlere onerilerde bulunalim.

 Boston Common Park
Mukemmel bir park. Tum ABD'nin ilk halka acik parki. 
Bir kere sonbaharda bir kere de ilkbaharda gittim. Her ikisinde de park binlerce renge bulanmisti. MUTLAKA gorulmeli.

Boston Common Park'indaki Ordekler
Robert McCloskey'nin cocuk klasigi, Make Way for Ducklings eserinden esinlenilmis. Anneler gununde cok populer bir resim cekme duragi oluyormus.

 Parktaki kucuk golde bir tur atmak isterseniz bu sevimli mi sevimli kugulara atlayabilirsiniz!

Boston'un Ilk Babtist Kiliesi onundeki ilginc sanat eserleri

Gelelim yiyecek icecek mevzuuna!

KESINLIKLE UGRAMANIZ GEREKEN 3 DURAK VAR.

1. Neptune Oyster
Once

Sonra :)

Inanilmaz lezzetli istiridye menusunden istediklerinizi secip, kendi istiridye tabaginizi yaratabilirsiniz.
Ana yemek olarak da sicak LOBSTER ROLL. 
Baska bir sey soylerseniz gercekten kalbimi kirarsiniz :)
DIKKAT: Restoran haftaicleri erken kapaniyor ve genelde bekleme suresi 1 saat civarinda. Planinizi ona gore yapin.

2. Giacomo's Restaurant
http://boston.gaycities.com/restaurants/60441-giacomos-restaurant
Bu metrekaresi kucuk nami buyuk Italyan restoraninda yemekler O KADAR GUZEL KI birakin resim cekmeyi, nefes bile almadan sadece yemek yedik :) O yuzden ancak disaridan gorunusunu verebiliyorum. Bu kalabalik kesinlikle abarti degil. Bekleme suresi 1-2 saat olabiliyor. Erken gitmenizde fayda var. Bekleme listesiyle ugrasan patron gorunumlu sarisin garson hanim ne kadar sert ve huysuzsa, icerideki hizmet de o kadar icten ve guzel. Her ne yemek isterseniz yiyin, bu restoranda yanlis secim yok. Sectiginiz makarnanin yanina Chianti house wine'i oneririm.

3. Mike's Pastry
http://kickndig.wordpress.com/

Ve bir Boston klasigi daha! Ama ne klasik!! Ben boyle cannoli Italya'da bile yemedim. Buradan da anladiginiz uzere yemeniz gerekenler arasinda Cannoli birinci sirada. 

 http://www.flickr.com/photos/nchoz/1412187343/

Tabi Lobster Tail de kacmaz. 
 http://www.bananawonder.com/2010/04/holly-cannolis-and-luxurious.html

 Gitmisken cilekli Boston cream dolgulu tatli coregi de yemeniz sart. Oldu zaten 1500 kalori. Bir noktada durun diyecegim ama zor...biliyorum.

Hatirlatalim, 
Mike's Pastry'nin Amerika icinde evlere siparisi de var. :)
http://www.mikespastry.com/orderForm.html

http://www.travelpod.com/travel-photo/chuyimuiy/1/1284152211/inside-mike-s-pastry.jpg/tpod.html
Icerisi saat kacta giderseniz gidin, gunlerden ne olursa olsun, surekli boyle. Beklememenin taktigini veriyorum. 
Iceri girip kalabaliga aldirmadan profesyonelce derhal sola donun. Masalarin arasindan tezgaha ulasin, girisi kapatan kalabaliktan siyrilmis bir sekilde kendinizi soldaki kucuk kalabaligin arasinda kol bacak uzatarak 
siparis verirken bulacaksiniz. 
Bu taktigi bizlere kazandiran canim dostum, uzman Mike musterisi Elif'e tesekkuru bir borc bilirim!

Herkesin Bostonlular kadar saygili, New Yorklular kadar  da renkli olabildigi bir dunya olsa fena olmaz miydi?..

Duygu

Not: Bana ikinci kez evini acan dostum ve varligiyla iki haftasonumu birden guzellestiren canim arkadasim! Sizi cok seviyorum! Iyi ki varsiniz!

Tuesday, April 5, 2011

New York'taki Turk Renkleri

Herkese selamlar!

Soyle bir baktim da en son taa Oscarlar zamaninda yazmisim. Yine fazla uzun bir ara ve yine benim cok gecerli bahanelerim var zira yine dunyayi kesfetmekle mesguldum.

Hawaii'ye gittim. 

Cok guzeldi. Firsati olup da tropik bir yerlere gitmek isteyenlere siddetle tavsiye ederim. Yalniz en buyuk onerim sadece bir adada kalmamalari olur. Onun disinda sayfalar dolusu Hawaii tavsiyelerinde de bulunabilirim. Hatta basimizdan gecen tum maceralari anlatmayi da cok istiyorum ama bu sefer degil.

Bugun bambaska bir konudan bahsetmek istiyorum. 

New York'taki basarili Turkler kimdir, ne yapar, nasil yasar?..

Gecen Sabah gazetesinde bir roportaja denk geldim. New York'ta yasayan ve sampanya patlatarak para kazanan birkac Turk gencinden ve bu genclerin basarilarindan bahsediliyordu roportajda.

http://www.sabah.com.tr/Cumartesi/2011/03/26/new_yorkta_sampanya_patlatip_para_kazanan_turkler

Hepsini taniyorum. Hepsi gercekten cok calisiyor. Oyle sampanyalar patlatip eglenerek para kazanma fikrinin kulaga geldigi kadar kolay degil isleri ama bir sekilde kendilerini buna adamislar ve calisan her insan gibi onlar da basarili olmuslar.

Kendileri tebrik ediyorum, basarilarinin katlanarak artmasini diliyorum ve hic durmuyorum bu haberden ilham alarak en az onlar kadar adinin gazeterlerde yer almasi gerektigini dusundugum baska insanlari Sabah gazetesinde degil ama en azindan bu blogta sizlere anlatmak istiyorum.

Gurur verici bu Turklere deginmeden once gelin New York'taki sosyal dinamikleri bir kere daha hatirlatayim.

Daha once de bahsetmistim. Benim is ve okul yasamimi sadece Amerikalilar olusturuyor ama cumadan pazara tum haftasonu canim arkadaslarim, sevgili kaderdaslarim Turklerle renkleniyor! 2 yildir New York'ta bir hayli Turk tanidim ve ne mutlu bana ki tanimaya da devam ediyorum. Bu zincirleme reaksiyonun bir sonu varmis gibi de gorunmuyor. Burada onbinlerce Turk var ve bu nufus her gecen gun artmaya devam ediyor. Geri donenler de var elbette ama sadece benim son 3 ay icinde duydugum yerlesme haberi geri donme haberlerinden cok daha fazla. Gercekten tum Amerika'daki en kalabalik Turk toplulugu New York/New Jersey ikilisinde galiba. 

Hawaii'de mesela toplasaniz 50 tane Turk varmis. Kafaya koysaniz hepsiyle tanismaniz 10 gun surer. Sonra her birini kafanizda bir yerlere oturtmaniz da daha kolaydir tahmin ediyorum. Siyaha siyah, beyaza beyaz diyebilmek son derece siradan bir istir.

Burada malesef pek oyle degil. Dikkat ettiyseniz en kalabalik Turk toplulugu dedim az once...Kalabalik cok da olumlu bir sifat degil. Hatta nötr bile sayilmaz. Ne demisler, nerede cokluk orada bokluk.

Kalabaligin kendi kafaniza uyan kismini bulabildiginiz surece arkaniz saglam. Endise etmenize gerek yok. Ama kalabalik o kadar cok rengi ayni anda icinde barindiriyor ki daldan dala atlayip durursaniz toz pembeye de konabilirsiniz bok rengine de. Ve isin kotusu bu kalabalikta toz pembeler son derece dogal bir sekilde bok rengi, bok renkleri de toz pembe gorunebiliyor.

Renk korlugunu engelleyici gozlukler var tabi. Ama onlari da ancak adam akilli bir sure gectikten sonra edinebiliyorsunuz. Ilk gelis aniyla renk korlugu korumasi olan gozlukler gelinceye kadarki sureye dikkat etmek gerek.

Simdi gelin tum bu Turk kalabaliginin ortasinda olmanin en zevkli yanini anlatayim: Basta bahsettigim gurur duyulacak Turkler.
Mesela Onur. Eski ev arkadasim. Dunya iyisi bir insan! Kalbi devasa buyuklukte ama onun gurur verici yani bu buyuk kalbi degil, bitmek tukenmek bilmeyen calisma azmi! Onur cogumuz gibi New York'a master yapmaya geliyor. Basariyla masterini tamamliyor ve sira calismaya geliyor. BIrkac sirkette sansini denedikten sonra baskalarinin isini buyutmektense kendi patronu olmaya karar veriyor ve kendi reklam sirketi Gourmet Marketing'i kuruyor.

www.gourmetmarketing.com

Bu sirketin yeni dogmus bebeklik anlarina bizzat sahit olmus biri olarak soyleyebilecegim tek sey calismak, calismak ve daha cok calismak.

Onur gecesi gunduzu olmadan, kendine asla izin vermeden ve yeri geldi mi baskalarinin islerini de yaparak kurdugu sirketi simdilerde epey buyuttu. Pek cok musterisi var artik ve sirket ben bunlari yazarken bile buyumeye devam ediyor. 

Onur gurur duyulacak bir adam cunku hic durmadan calisti cabaladi ve simdi de hak ettigi meyveleri yiyor.

Gelelim Koray'a. Koray aslinda bir finansci. Belki de ailesini mutlu etmek icin finans okuyor ve basariyle bir universite diplomasi sahibi oluyor. Yalniz diplomayi eline alir almaz ailesine teslim ediyor ve tum benligini kaplayan asil aski icin renkli yolculuguna basliyor. Sinema aski.

Yolculugu Koray'i gelecekte nereye atar bilinmez ama suan New York'un en saygin sinema okulunda yonetmenlik okuyor. NYU Tisch'de. Hocalari dunyaca unlu sinemacilar, sinif arkadaslariysa gelecegin dunyaca unlu sinemacilari! Tabi kendisi de. Bir de gorseniz dunyanin en mutevazi insani! Kariyerinde ve egitiminde cok cok az sayida Turk'un gelebilecegi bir noktaya gelmis olmasina ragmen asla kendini ovmuyor! 

Ben bir ask bilirim, o da sinema diyor. Elinde kamerasi yemeden icmeden geziyor da duruyor. Gecen gun davet edildigi bir nikahi cekmis. Yanimda Damla'yla birlikte izledik videosunu. Iki kiz durmadan aaaaaaaaayyy aaaaaaaaayy diyerek gozlerimiz dola dola, hem sevinerek hem olayin guzelliginden, naifliginden icimiz burkularak izledik. Icindeki sinema askini tatmin edebilmek icin oylesine cektigi videolar bile bu kadar carpici oluyorsa, uzerinde oturup uzun uzun dusundugu buyuk butceli projeler nasil olacak merakla bekliyorum ve kendisiyle gurur duyuyorum!

www.ineedanoscar.com 

Bu arada demin Damla dedim, ondan bahsetmis miydim size ben?

Su binlerce erkek muhendisin ortasinda kalmis bir tane kadin muhendis olur ya universitelerde. Hani genelde erkekler ortasinda kala kala kendisi de erkeklesir, kabalasir, kadinligini bir kenara itip sadece muhendis kimligine yogunlasir! Cok zekidir ama iste o kadar. Cok zekidir sadece.

Damla onlardan degil.

Evet cok zeki. Evet onlarca erkegin ortasinda tek kalmis bir kadin. Ama Damla en bakimli hatunlari catlatacak kadar da guzel ve kadin gibi bir kadin. Kucuk, kompakt bir yapisi var ama beyninin kapasitesi daglara taslara sigmiyor! Bizler daha neydik ne olduk anlamadan o ODTU lisans ve ODTU masterini birinciliklerle bitiriyor. Tabiki kalibina sigamayip Ivy League okullarindan Columbia'da yine onlarca erkegin arasinda birinciligi elinde tutarak doktora yapiyor. Bir iki yila o da bitecek ve minicik boyu, guzel mi guzel massssmavi gozleri ve hadi canim bu kiz hayatta muhendis olamaz dedirttirecek hayat enerjisiyle Damla pille calisan arabalar icat edecek! Evet yanlis duymadiniz. Dunyada yakinda savaslara sebep olan, insan olduren, dogayi kirleten petrola ihtiyac duymayan arabalar kullanilacak? Nasil mi? Ben bilmem Damla'ya sorun, size anlatir. Benim tek bildigim Damla uzerinde calistigi konuya asik ve her elini attigi alanda birinci olup duran bir kiz.

Gelin de sevmeyin, gurur duymayin!

Onur, Koray, Damla ve daha niceleri...Bu liste uzar gider.

Ozetle biz burda kalabalik bir topluluguz. Kendi marketlerimiz var, kendi benzin istasyonlarimiz, limuzin sirketlerimiz, seyahat acentalarimiz, otellerimiz, otelcilerimiz, insaatcilarimiz, emlakcilarimiz, avukatlarimiz, doktorlarimiz, barlarimiz, restoranlarimiz var. 

Sormayin. Cok kalabaligiz cok!

Bu kalabalikta bazilarimiz ak bazilarimiz kara. Kara olanlari, bok rengi olanlari ne yapariz bilemiyorum ama ak olanlar, toz pembe olanlar!! Iste onlar, hem kendi calistiklari alanlari hic durmaksiniz ileriye tasiyarak insanlik icin cok guzel seyler yapiyorlar, hem de kendi ulkeleri icin hukumetin milyon dolarlar harcasa da yapamayacagi olumlu reklami yapiyorlar.

Turk adini gururla tasimak, Turklugu yuceltmek cok onemlidir ya bizim icin, iste bu aklar, toz pembeler onu yapiyor.

Gurur duymak lazim tabi. Ama gurur duymak yetmez. Desteklemek de lazim. 

O yuzden ben bir kere daha hatirlayatim:

www.gourmetmarketing.com ve www.ineedanoscar.com

Bir de sunlar var: en az Onur, Koray ve Damla kadar basarili. Onlar kadar gurur duyulasi.

www.silakarakaya.com

www.korhanbasaran.com

ve benim burda yazarak bitiremeyecegim daha binlerce toz pembe renginde insan! Hic biri sansla buralara gelmemis. Hepsi yaptigi isi cok sevmis ve kopek gibi calismis, hala da calisiyor. Hepsi New York'ta yasiyor, hepsi cok basarili ve hepsi Turk.

Sapka cikarip ayakta 10 dakika alkislayin demiyorum ama en azindan web sitelerine girip yaptiklari islere bir goz atmakta fayda var.

Herkese Turkiye'nin adini tum dunyada duyuracak, bu ulkenin politik cikmazlar ve din golgesi altinda fikir ozgurluklerinin yok edildigi, kendi icine donuk, tek renkli bir nufustan ibaret olmadigini kanitlayacak buyuk basarilarla dolu gunler dilerim!

Duygu