Showing posts with label New York. Show all posts
Showing posts with label New York. Show all posts

Thursday, August 4, 2011

New York'taki Asyali, Teksasli Seksist

Seksist: Erkegin kadindan daha ustun olduguna, hatta kadinin bu dunyaya erkege zevk vermek ve hizmet etmek icin geldigine inananlar.

Simdi akliniza tipik bir Turk ailesini getirin. Hatta aileye bile gerek yok. Daha cok Istanbul'da bekar takilan erkekleri dusunelim. Ne yaparlar? Gezer tozar kiz pesinde kosarlar, azicicik elleri yuzleri duzgunse, bir baltaya sap olmayi da basarmislarsa elleri bos da donmezler.

Kaldi ki her malin zaten bir alicisi vardir. Is kendinizi nasil sattiginiza bagli.  Iste tam bu noktada Istanbul ile New York arasindaki fark devreye giriyor. 

Ister inanin ister inanmayin, Istanbul'da erkekler daha saf, her seye ama her seye ragmen daha duygusal.

Ne kadar ozunde amac ayni da olsa iki toplumun o amaca ulasmak icin sectigi yollar o kadar farkli ki.

Ben bu aksam 2 Amerikali kiz arkadasimla bir bara gittim. Ickilerin standart ogrenci fiyatlarinda olmadigi bir yer. Binanin en ust katinda acik hava terasta. Havuz yaninda.

Yani New York'un iyi kazanan, sozde yuksek egitimli kadin ve erkeklerinin takildigi bir yer. Insanlarin basta kendilerine, sonra da karsi irka saygili olmasini bekleyeceginiz bir yer. Aksi davranislarin hos karsilanmayacagi bir yer.

Ben sahsen karsilamam, hatta tepki gosteririm.

Ben oyleyim ya, gelir beni bulur.

Diger iki Amerikali arkadasimla oturmus kendi halimizde sohbetimizi ediyoruz. Sessiz sakiniz, kimseye satasmiyoruz, yuksek sesle konusmuyoruz. Isten cikmisiz zaten cok yorgunuz. Tek derdimiz bir kadeh bir sey icip birbirimizin hayatinda ne olup bittigini ogrenmek.

Yan masada (masalar tabiki birbirine cok yakin. Manhattan'dan behsediyoruz, yer kalmadigi icin zorunlu olarak yukari dogru gelismis bir ada) ettigi aptal muhabbeti hic zorlanmadan duyabildigimiz garip bir tip var.

Asyali ama super yanik tenli. Belli ki solaryumdan cikmiyor. Ustune sik bir takim gecirmis. Ayakkabilar fena degil. Saclar bakimli. 

Simdi gelelim kendisini yakisikli, bakimli bir erkekten "allahin belasi igrenc uzak dur benden iyk sumuk" seviyesine atlatan kisma. O kadar igrenc bir adam ki bakmamak icin kendinizi zorlamaniz gerekiyor. Yolda yuruken kaldirim kenarinda buyuk bir obek kusmuk gormek gibi bir sey. Bakinca kotu hissedeceksiniz ama soyle bir goz ucuyla da olsa bakmadan edemiyorsunuz. Oyle bir tip. 

Bas bas bagirarak konusuyor, elinde de sirf gosteris olsun diye (o kadar zavalli ki bunun gosteris simgesi olduguna inaniyor) bir puro var. Takip ettim, yakti, 15 dk hic icmedi, puro tabiki sondu ve tekrar yakti. Bu dongu sirf biz oradayken 2 kere tekrar etti. 

Hemen yanindayiz, uc kiziz. Belli bize satasacak, an meselesi. Zaten bagiriyordu, volumu artik en ust seviyedeyken kendi kucuk beyninde yeterince ilgimizi cektigini dusundu ve dondu bize dunyanin en garip Ingilizce aksaniyla,

"So where are you girls from??" diye sordu.

Daha biz cevap veremeden de "I bet you're tourists, you're not from the city, are you??" dedi.

Tek hucreli amip.

O an o barda kimse orijinal olarak New York'tan degil. Orijinal olarak New York'ta dogmus, butun hayati boyunca bu sehirde yasamis insanlar zaten 80 yas ustu. Geri kalan herkes dunyanin dort bir yanindan.

Konuya girisi zaten ne kadar ileri zekali oldugunu gosterir nitelikte.

Her neyse, gelelim cevaba.

Benim kizlardan biri, " I AM from the city. I was born here!!" dedi. Yalan. New Jersey'li aslinda. New York'un arka komsusu. Ama bu herife kendini kotu hissettirmek icin hepimiz sessiz bir anlasma yapmis gibiyiz. Yalanini destekliyoruz.

Bana kalsa, "Ya bir s..ktir git" diyecegim ama dedigim gibi, sozde elit bir ortamdayiz. Kufur yok.

Her neyse ilk kizin cevabindan istedigini bulamayan seksist, sovanist amip ikinci arkadasima donup, "Sen!!! Sen eminim kucuk bir sehirdensin belli." diyecek cureti buluyor kendinde. 

Bizimki de ben Teksastanim diye gercegi soyluyor. 

Amip igrenc aksaniyla "Ohh Texass!!" diyor.

IIIRRRHHHHH!!!!!

"Nasil, alisabildin mi buyuk sehir yasantisina?"

...

NE?

Gercekten boyle bir soru sordu mu yaa?

Kiza bu soru komik geliyor tabi, reflekslerine hakim olamayip gulerek, "4 yildir burada yasiyorum, sanirim artik alistim" diyor.

"Iyi, iyi!"

Onayladi pasam.

Bana donuyor daha agzini acmasina bile firsat birakmadan, "Beni bosver ya, sen nerden geliyorsun asil? New Yorklu olamazsin. Tipin hic benzemiyor, kaldi ki aksanin da cok agir." diyorum.

Sinirleniyor.

"Aksan mi?? Benim aksanim yok. Gayet normal konusuyorum ve Queens'te dogdum buyudum. Ben New Yorkluyum" diyor.

"Kusura bakma, Manhattan ve Brooklyn disindakileri burali saymiyorum ben. Bye" diyorum ve kafami ceviriyorum.

Tabi kafayi tek bir seyle bozmus ve etrafindaki kadinlari etkilemek icin elinde sonmus, ucuz purosundan baska hicbir seyi olmayan bu adam pes etmiyor ve Teksasliya donup, sacma sapan bir seyler soyluyor.

"Soyle bakalim ben insanlari Teksasliyim diye kandirabilir miyim sence?? Asyali ama Teksasli bir kovboy olsam ha nasil olur??"

...Asyali Teksasli kovboy mu?

Guleyim mi simdi ben bu imaja yoksa uzulup hemen cepten bu adam icin en yakin akil hastanesini mi arastirayim? Hemen simdi arasak ulassak, "Acil bir durum var. Adamin biri etrafindaki herkesin akil sagligi icin tehlike olusturuyor. Dunyada da bir tek kendisinin New Yorklu olduguna inaniyor. Kaldi ki oyle degil zaten. New York'taki tum Asyalilarin bir arada yasadigi ve buyuk ihtimalle kimsenin Ingilizce konusmadigi mahalleden aslinda. Hatta uzerindeki takimin da calinti olduguna inaniyoruz. Cabuk gelin." desek, ambulansla gelip gotururler mi bu amipi yanimizdan?...

Her neyse konuya doneyim.

Asyali Teksasli kovboy! Bayagi esprilerini ve icmeyi bile beceremedigin ucuz puronu da al cik hayatimizdan lutfen!

Sonuc: Ucumuzden de istedigi ilgiyi goremeyen amip sonunda pes edip kendi gibi tek hucreli amip kadinlar var mi diye arastirmalara basliyor. Kendisine hizmet eden garson kiza sulaniyor. Bagirmaya devam ediyor. Purosunu yakip yakip duruyor. Derken sonunda masasina bir cift gogus gelip oturuyor. Insan degil. Bir cift meme sadece. 

Tek hucreli, iki memeli amip kadin.

Hadi yine kurtardi. Amip seviyede bir iliski yasayabilecegi birini buldu.

Basta da demistim, her malin bir alicisi var. Onemli olan malin nasil satildigi.

Turkiye'de, baylar bayanlar, seksist erkek sayisi simdilik daha az.

Turkiye'de erkekler daha anadan babadan gorduklerini uygulama derdinde. Kadin annedir, kadin eve sahip cikar, kadin kocasina bakar AMA kocasinin da ona (az da olsa) bir ozen gostermesi gerekir cunku mutlu kadin mutlu aile demektir falan gibi kaliplar var, yok degil. En azindan 3 buyuk sehirde var diyelim. Kadini maddesellestirmektense belli bir kaliba sokma cabasi var.

Daha iyi demiyorum ama daha az seksist kesinlikle.

Daha dolayli, daha bahanesi hazir: "Biz ailemizden boyle gorduk."

Burada durum fena. Sosyal ortamlarda da, -malesef- profesyonel ortamlarda da kadinlarin ozunde erkekleri mutlu etmek icin dunyaya geldiklerine inananlar cogunlukta gibi. Ve bu konuda bahaneleri olmasi gerektigini bile dusunmuyorlar. Niye bahane yaratayim ki durum zaten bu, ben de ona gore davraniyorum der gibiler.

Ozetle, Istanbullunun kirosu da New Yorklunun kirosu da hic cekilmiyor. Istanbul'dakilere icim aciyor, hallerine uzulup basimdan savusturuyorum, buradakileri ise bir araya toplayip, erkeklerin kadinlara hizmet etmek ve zevk vermek icin hayatta birakildiklari, kadin egemen donemlere isinlamak istiyorum. Sirf karsisinda kendi 150 kilo, elinde tuttugu silahi 100 kilo ceken toplum lideri, savasci kadinin suratina puro dumani ufleyecek Asyali Teksasli New Yorklu adamin surat ifadesini merak ettigim icin.
Kadin erkek herkesin cok hucreli yaradilisimiza yakisir, kaliteli iliskiler kurup, saygin hayatlar yasayabildigi bir dunya dileklerimle!

Sevgiler,

Duygu

Thursday, December 9, 2010

"To-do Lists"

Istisnasiz hepimizin hayatta en az bir listesi olmustur. Sanayi cagini geride birakmis, bilgisayar caginda da epey ilerlemis, devlet sirlarini tum dunyanin erisimine acik hale getirmeyi bile basarmis biz insanciklar hala bir seyler icin liste yapmadan yasayamayiz. Bilemiyorum yakin bir gelecekte beyin gucumuze tumuyle hakim olmayi basarip, kafamizda super komplike listeler yapip, her maddeyi ve hatta alt maddeleri eksiksiz halledebilir miyiz ama simdilik dusuncelerimizi ayirip siralandirarak kagida dokmeden bunu yapamiyor gibiyiz.

Benim New York maceram da listelerle basladi. Ilk listem “Okullar Listesi”ydi. Sabirliydim. Ince ince siraladim okullari. Uzun gel gitlerin, sayisiz notlarin ve renkli renkli kalemlerin de yardimiyla sonunda karar verildi. New York University. Bu arada, bahsetmis miydim? Ben NYU’da Otelcilik masteri yapiyorum. Her neyse, bu listenin ardindan “Sinavlar ve Belgeler Listesi” uzun sure gundemimden dusmeyecek olan yerini aldi. Bu sikintili listedeki tum maddelerin de uzeri cizilince, yerlerini “Goturulecekler Listesi”ndeki esyalar aldi. Ve ardindan “ev arkadasi adaylari listesi” O da halloldu, hop uctuk geldik iste New York’a derken bir baktim benim asil “listeleme yetenegim” New York’ta kendini gostermis! Okula kayit listesi, yeni sinavlar listesi (hala), mobilyalar listesi, eksikler listesi, kitaplar listesi, yiyecek alisverisi listesi, kira, fatura ve kredi karti listeleri...Yoruldunuz mu? Sakin! Daha basindayiz. Ama sizi sikmayim, bu listeler sonu gelmeksizin devam etti ve ediyor.

Onlar da benim gibi degisti yalniz. Artik daha “profesyonel”ler. Konustuklari dil farkli. Eskiden Ankarali kalemimle nazikce hazirlar, maddeleri hallettikce ozenle uzerlerini cizerdim ve hatta dedim ya renkli renkli kalemler kullanirdim. Simdi maddeler cok, vakitse hic yok. New York’taki kalemler guzel ve ozenli yazmiyor ama eksiksiz yaziyor ve cok hizli; ne renge ne de nezakete vakti var burda kalemlerin. Listeni derhal hazirla, Islerini derhal bitir, ve bir sonraki icin hazirliklarini yapmaya basla. Yoksa geride kalirsin. O yuzden de New York’ta listeler suslenip puslenmez, sadece gorevi eksiksiz yerine getirmeni saglar. New Yorklu olma kulturuyle o kadar ic ice gecmistir ki metroda, sinemada, alis veris merkezlerinde, iste, okulda, sokakta surekli ya birileri yeni listesini hazirlar ya da elindekinden maddeler siler. Hatta bu yaziya koymak istedigim liste resmini bulmak icin Google Images’a “to do lists” yazdim (yakinda benim adim neydi ya deyip Google’a yazarsam sasirmayacagim) ve karsima cikan ilk sayfada su hepimizin bildigi klasik “I Love New York” resmi cikti. :) Bu ne kadar hakli olduguma dair bana gonderilmis ulvi bir isaretten baska bir sey olamaz.

Her neyse, liste yapmanin New York’la ne kadar ic ice gectiginden bahsediyordum. Daha gecen gun okulda hoca sinifa girdi ve Revenue Management dersinin son seansini tumuyle kendi to do listlerine ayiracagini soyledi. Eksiksiz calismak, hata yapmamak, yapilacaksa da nerede yapildigini hizlica bulup duzeltebilmek kulturlerinin o kadar icine islemis, adeta temel bir ogesi olmus ki, New York Universitesi’nde cok onemli bir ders veren, ayni zamanda da sektorde yuksek bir konuma gelmis saygideger bir insan gelecekteki meslektaslarina verdigi son dersi tumuyle “listelerine” ayiriyor. Oyle bir iki liste de degil. “Yapmaniz gerekenleri eksiksiz olarak yapabilmeniz icin, gunluk, haftalik ,aylik ve yillik listelerimiz var arkadaslar. Her ne kadar henuz yazili standartlar haline gelmis olmasalar da, bu listeler olmadan basarili yoneticiler olmaniz mumkun degil.” Size abartili gelmis olabilir ama ben bu iddiaya katiliyorum aslinda. Hangi sektorden olursa olsun, yas, cinsiyet, irk, din, dil tanimadan herkesin burda yapacak COK fazla isi var ve bununla mucadele etmenin tek yolu da listeler.

Ha bir de SpongeBob’taki denizyildizi Patrick var tabi. Onun da bir listesi var. ”Ideal liste”. Hepinizin listesinin arada bir ideal olabilmesi dilegiyle! New York beklemez, kendime yeni bir liste yapmaliyim.

Duygu



Wednesday, December 8, 2010

1 yil 4 ay


Merhaba!

Ben Duygu. 1 yil 4 ay once New York'a tasindim. 1 yil 4 ay kismi onemli cunku bu sure benim icin hayatimin geri kalanindan cok, cok farkli.

Cogumuz okula gitmistir sanirim. "Zorunlu ilkogretim"i bitirmistir en kotu. Onu bile yapmamissa, "Ben hayat okulundan mezunum" demistir en azindan. Simdi okula gittiginiz saatleri dusunun. Ister anaokulu olsun ister PhD. Amac yeni bir seyler ogrenmektir. Kendini gelistirmek. Yani degismek. Ogrenme anindan onceki kisi ile sonraki kisi artik bir degildir, degismis yenilenmistir. Bunu yapmak kolay degildir ama neyse ki egitim ogretim goren biri -kurumsal okul veya hayat okulu- sadece kisitli bir sure degisime maruz kalmak zorundadir. Bir ogrenme - yani degisme- sureciyle bir sonraki arasinda belli bir sure yeni bir sey ogrenmeden vakit gecirebilir, degismek zorunda degildir. Yeni ogrendiklerine, yeni benligine surekli bir alisma cabasi icinde degildir. Bir sure sabit kalip, kendi olmanin keyfini cikarabilir.

Simdi yeniden bana donelim.

1 yil 4 ay ve saat ilerlemeye devam ediyor. Tam bu kadar suredir ben araliksiz bir degisim icindeyim. Oyle ki artik eski ben neydim ya da yeni ben ne olmaktayim takip edemiyorum. Baslarda takip edeyim dedim. "Kontrol bende olsun" dedim. Ama olmadi ve suan anliyorum ki, gecirdigim bu kesintisiz ogrenme - yani degisme - surecini kontrol etmeyi biraktigim andan itibaren, "serbest guc" adini verdigim yaratici surece girmis bulunuyorum. Sadece ogrendiklerimin, gozlemlerimin ve bizzat yasadiklarimin beni ben yapmasini izliyor ve bundan keyif aliyorum. Artik durmaksizin degismek yorucu gelmemeye basladi ve bu noktada, yabanci bir sehre tasinan, hele de bu sehrin New York oldugu dusunulurse, 20'lerinde bir insanin yasadiklarini dunyayla da paylasmaya hazir hissediyorum. Size kesinlikle ilginc gelir mi bilmiyorum ama yenilenen kisiliginizi denemenize bile izin vermeden sizi yeniden yenileyen bir sehirde ogrenilenler, gozlemlenenler ve yasananlar bence gercekten komik ve paylasilmaya deger.

O yuzden lafi daha fazla sonsuzluga uzatmadan, hosgeldiniz!

Bu ve bundan sonraki yazilarin sizi "degistirmesi" dilegiyle,

Duygu