Thursday, January 26, 2012

The Vermont Thing


A: "Hot Tub olmazsa gitmem!" 

D: "Aaa ayip ettin! Ne diye dag evi kiraliyoruz sanki?!  Tabiki hot tub olacak!"

D: "Bence de yaa! Hep izliyoruz sagda solda! Bir kere de biz yapalim!"

Y: "Zaten hot tubsiz olan evleri eliyorum direk. Birkac tane buldum, size gonderecegim. Birlikte bakar seceriz."


Her sey boyle baslamisti. Simdiyse ustunden sadece 1 hafta gecmisken elimizde  turlu turlu videolar, fotograflar, oramizda buramizda morluklar, aklimizda unutulmaz anilar, hayallerimizdeyse en kisa zamanda tum bunlari tekrarlama fikri var.

Adina The Vermont Thing dedik, yani Vermont Olayi ya da Vermont Şeysi. Baska turlu anlatamadik cunku o su gibi akip giden 48 saati.

"Hosgeldiniz! Merhaba ben Bilmem Kim. Memnun oldum!" diye baslayan cumleler yerini 48 saat ayni cati altinda, yan yana odalarda kalip, donus vakti geldiginde 48 yillik dost gibi kucaklasan 16 kisiden yukselen, "Cok guzeldi! Kesinlikle bir kere daha yapmaliyiz!" cumlelerine birakti.

Sanki 2 gunlugune dag evine degil de 2 yillik savasa gidercesine fazla fazla aldigimiz "harç malzemesi" icki stogumuz, normalde koca bir orduyu doyurmasi beklenecek ancak nasil oldugunu hala cozemedigim bir sekilde sadece 16 kisiye zar zor yeten et-tavuk-sucuk-makarna-salata menumuz ve elleri havada, gobekleri onde tutmaya yardimci Turkce muziklerimizle yaslari 22'den 32'ye uzanan bir grup manyaktan da aksi beklenemezdi zaten.

Neydi peki birbirine yabanci insanlari arkadas, arkadaslari dost yapan Vermont'ta? Sirf bir gece Jack'le Jose'yle cok yakinlastik; bir yandan da 90'lardan 2000'lere Metin Arolatlar, Dumanlar, Kurbanlar dinledik diye mi boyle oldu?

Buyuk etkisi var.

Ama tek sebebi bu degil.

Bir kere her seyin basinda ayni yola bas koymus insanlarin simdi fiziksel anlamda da ayni yoldan ayni yere gidiyor olmasinin verdigi bir birlik beraberlik duygusu var. 3 minivan, 16 Turk, 16si da farkli gecmislerden gelip ayni bugunu yasiyor. Kendi capimizda bir topluluk olusturmusuz, dunya yikilsa bize bir sey olmaz gibi geliyor.

Bir de yemek konusu var tabi. Maneviyat iyi hos da, asil onemli olan bizim arabanin arkasinda neredeyse ozel korumayla tasidigimiz sucuklar, kanatlar, kofteler! Hepimizin 3 cumlesinden 2'si yemeyle icmeyle ilgili. Demek ki neymis dunyaninda neresinde olursak olalim, hava kosullari ne olursa olsun, Turk'e mangal dedin mi kafada baska bir seye yer kalmiyormus.

Hava kosullari konusunda ciddiydim bu arada. Gittigimiz dag Okemo Dagi kucuk isikli kulubeleri, canayakin yerlileriyle insanin icini isitan bir yer! Ama sadece mecazi anlamda. Tum gece boyunca -20 derecede mangal askinin zorlu hava kosullarini nasil yendigini izledik durduk. 5-6 cengaver donusumlu olarak sucuklarimizi, koftelerimizi koruyup kollamakla kalmadi, surekli de rahat rahat "Hava iyi ya, cok kotu degil. Hallediyoruz." dedi. Artik bunu hepimizin kapilip gittigi 'siddetli snowboard" eyleminin vucut isimizi yuksek tutmasina, o da olmazsa tuketilen alkol miktarinin genis bir fil ailesini bayiltmaya yetecek kadar olmasina bagliyor ve her birine ayri ayri bir kere daha tesekkur ediyorum.

                                                         


Alkoldu, partiydi iyi de siz oraya kaymaya gitmistiniz! O ne oldu derseniz, haklisiniz biraz da nasil kaydigimizdan ya da aksi bir takim durumlardan bahsedelim.

Her sey bu  Kis Sporlari Sevdasi Sendromu yuzunden oluyor aslinda.

Ister kisin Winter Festlerle Uludag'a gidip gunduzleri pistlerde sagi solu kesip, geceleri de eller havaya yapan tayfadan olun; ister gercekten sadece kaymakla ilgilenen azimli ve deneyimli kayakcilardan; eger mis gibi sicacik evinizi birakip dag tepelerinde, yerden 10 metre yuksekte, tek ayaginizda 50 kg bir tahta parcasi asili halde, sallanan bir koltukta gidip gidip çat diye karin, buzun uzerine birakilmaya raziysaniz sizde KSSS var demektir. Hic bosuna aksini iddia etmeyin.

KSSS deneyimleri genelde dinleyen insanin icinden "Vah canim, kafayi yemis." demesine sebebiyet verse de zaman zaman kisiye kendini iyi de hissettirebilir.

Mesela yarim saatlik buz pateni deneyimi sirasinda kenardaki korkuluklara tutunmadan toplam sadece 15 saniye gecirebilmis bir arkadasimiz KSSS sayesinde 2 gunde snowboard kavramini çözdü. Fena mi yani?

Board yapmayi yeni ogrenen adamin "Bunu basarabilirim!" derken 58. defa popo ustu yere yapistigi an ile dag tepelerinde turlu turlu maymunluklar yapabilen adamin duz yolda adim atar gibi parmak ucunda dondugu an hep bu Kis Sporlari Sevdasi Sendromu'nun verdigi enerjiden beslenir.

Halbuki dusununce snowboard da kayak da super tehlikeli sporlar sayilir. Kayak kiralama islemi sirasinda birbirimize "Yaa milli kayakci da dustu, kafasini patlatti öldu goruyor musun?" gibi cumleler kurmamiz ve 2 dakika sonra kayak pistinde "ahahaahahaha ne bicim dustum yaa. Ama acimadi DEVAM" dememiz mesela, garip. Ama insan o an unutuveriyor iste kendi boyundan kisa bir tahta parcasinin uzerinde, karla kapli dagdan yokus asagi Allah ne verdiyse inerken kendisini durdurabilecek tek seyin yine ayni kar oldugu fikrinin pek bir ekstrem oldugunu.

Gerci unutuyor dedim ama biz caylak snowboardcular bu gruba dahil edilemeyiz cunku sanirim bu fikir bir turlu aklimizdan cikamadigi icin hala caylagiz. Demek ki akil ve fikir evde birakilmadan kayma islemi pek gerceklestirilemiyor, bile bile popoyu yormanin da bir alemi yok. Nitekim aramizda hala akli yerinde olan bir baska arkadasimiz da ikinci gun, ben buraya keyif almaya geldim; alirim elime kitabimi gecer duvarlarda geyik kafalari, sagda solda somineler olan guzelim dag restoraninda mis gibi sicak cikolatami ice ice takilirim dedi ve bunu yapti da. Akilli insanin hali bir baska oluyor.

Peki bir dagda gorup gorebileceginiz en sinir 2 sey nedir?

Ilki tabiki siz daha hafif egimli bir yerde ayaga bile kalkamazken, yaninizdan 3-4 yasinda veletlerin 30 yillik Olimpiyatcilar gibi kayarak gecmesi, bir de ustune utanmadan suratiniza kar sicratip, arsiz artistlikler yapmasi.

Hadi onlar daha cocuk -hatta bebek-. Alttan aldik, sinirimizi bozmadik diyelim. Peki ya o kayak hocalarina ne demeli?

Tamam hocam anladik, super kayiyorsun. Aslinda altin madalyalara, milyon dolarlik  RedBull sponsorluklarina layiksin da simdilik oyle vakit gecirmek icin lutfettin kalktin bize ders veriyorsun. Ama 2 saatlik kayak gecmisimizin sonunda cikip da bizden o parmak ucundan topuga, topuktan tekrar parmak ucuna gecis hareketini bekleme!! 

Hadi bekleyecek kadar safsin, bari karsimiza gecip artist artist elini kolunu iki yana acip, kaslarini havaya kaldirarak, "Yani bak iste!! Yapamiyorum dedigin hareket bu sadece!! Nasil yapamazsin!? Ben yapiyorsam, sen de yapabilirsin!" deme! Deme cunku o zaman ben de seni Telesiege'den asagi itmek zorunda kalabilirim.

Yapma hocam! Bosu bosuna attirtma kendini ordan asagi, bak o filmde herkes perisan oldu, kirilmayan kol bacak kalmadi.

Neydi adi? Frozen. Hani asagi atlayani kurtlar kapiyordu canli canli. Bu arada tatil boyunca bir baska heyecan konumuz da kurtlardi elbette. Ilk sabah uyandigimizda evin onundeki ayak izlerini gorunce, dalgalar halinde tum evi kaplayan  "OHA! Kurt inmis lan gece, evin onune kadar gelmis!" seklindeki heyecanli yorumlarimiz, ikinci sabah yakinlarda bir komsumuz oldugu ve hatta o komsunun da bir kopegi oldugunu kesfetmemiz sonucu yerini, macera yaratamamis olmanin hayalkirikligi ama bir yandan da kopeklerin her kosulda sevimli oldugu avuntusuyla "Ha. Olsun ama tatli kopek." yorumlarina birakti.

Bu arada "sabah uyanmak"  olayinin da nasil gerceklestigini resmetmem sart. Obsesif bir kayak sorunu oldugunu kesfettigim sevgilimin her sabah saat 7'de kiz-erkek ya da tek-cift dinlemeden teker teker her bir odanin kapisina gidip, once kalin sesiyle, sonra yetiskin bir kaplan pencesi buyuklugundeki yumruklariyla ve en sonunda da bilfiil odadan iceri girip, yatakta yatmakta olan sahislari ayaklarindan tutup asagi kaydirmak suretiyle uyandirmasi basta tum ev halki uzerinde şok etkisi yaratmis olsa da, ikinci sabah herkes basina gelenlerden ders almis olmali ki Big Foot sevimliliginde ve Hitler disiplininde calisan sevgilime karsi cesitli taktikler gelistirmisti.

Mesela ölü taklidi yapmak ya da evde degil de arabada yatip coktan cikmis gitmis izlenimi yaratmak populer taktikler arasindaydi.

Her seye ragmen nasil yapti nasil etti bilmiyorum ikinci sabah da 15 kisiyi erken saatlerde kahvaltilari yapilmis, kilik kiyafetleri tam, kayak malzemeleri eksiksiz bir sekilde o piste getirmeyi basardi. Hem de bir onceki gece sadece 93 litre alkol tuketmis olmamiza ragmen. Gerci 15 kisi dedigime bakmayin. 1 kisi giyinip gelir gibi yapmanin ve sonra arabada uyumanin Diktator Sir Kayak Canavari'yla mucadele etmekten daha kolay olacagini cozmus olmali ki hepimiz elde o sabah nedense 150 kg cektigine yemin edebilecegimiz boardlarimizla karli dag tepelerine ulasma savasi veririken, o arabada misil misil birkac saat once girdigi hot tub'in ruyasini gormekteydi.

Hani su basta anlattigim hot tub var ya, o iste. 2 kisi disinda kimse girmedi o hot tub'a. Onlar da bunyelerindeki alkol kulaklarindan disari tasmaya basladigi icin disaridaki -20 derece sogugu hissetmiyorlardi da ondan yaptilar bunu. Terasta birikmis, bembeyaz, el degmemis karlarin ortasinda mavi isiklariyla ayni filmlerdeki gibi duran hot tub'imiza niye o gece bir turlu giremedik inanin hatirlayamiyorum. -20 derece ve bikini ikilisi algilarimizin otesine gecmis olabilir belki.

Ama bu Vermont Şeysi burada bitmez. Yine gelecegiz illaki, yine sazli sozlu aksamlar olacak bagira cagira. Aramizdan birinin deyimiyle, "Sanki ilk defa alkol ve muzikle tanismisiz gibi" Tadini aldik bir kere.

Hem hala diyoruz, Biz niye girmedik ya hut tub'a?..


Yaz, kis, gunduz, gece, Vermont ya da Van, Istanbul ya da New York hic farketmez. Herkesin dostlariyla boyle kontrolsuzce eglenebildigi bir dunya dileklerimle,

Duygu 






No comments:

Post a Comment